Yürekli Gönüllüler - 31 Aralık 2011



Yeni yıl kapıda. 
2012’den neler neler umuyoruz, değil mi? 
2011 o kadar çok keder taşıdı, gündem öyle kirlendi ki, üzerimize melanet, haksızlık bulaşmadan haber okumak mümkün değil… Hiç mi iyilik kalmadı yeryüzünde? Herkes mi karanlık tarafa teslim oldu?

İyilik ile Kötülüğün Tarihsel Savaşı

Uzak doğu felsefesine göre ying ve yang yani iyilik ve kötülük insanın içindedir.
Eski bir Fars inancı olan Mecusilikte ise kötülük Ehrimen adındaki tanrı ile temsil edilirken, iyilik tanrısı Hürmüz adını taşır. Bu inanışa göre insan ya Hürmüz’ün ya da Ehrimen’in etkisi altındadır. Eğer Ehrimen bir insanın ruhunu ele geçirmişse, onu kötülükten kurtarmanın başlıca yöntemi bedene acı çektirmektir. 

Neyse, uzatmayayım. Tarihçi kaslarımı burada çalıştırarak sizleri dinler tarihinin engin sularına atacak değilim, kaygılanmayın. Yine de şu kadarı tartışma götürmez: Tarih boyunca kötülükle başa çıkmak, insanoğlunun öncelikli gailesi, zira kötülük hep var olmuş. Bu tarihsel çabanın varisleri olarak kendimizi, ailemizi, çevremizi kötülükten korumak için ne gerekiyorsa yapmışız. Tarihin hemen bütün dönemlerinde kötülüğü alt edebilen sadece iyilik olmuş.

Yürekli Gönüllüler

Amacım size bir takım iyi insanlardan bahsetmek. Dünya iyilerin yüzü suyu hürmetine ayakta duruyor derler ya, işte o kadar iyi insanlarla tanışacaksınız. Onlar sayesinde kim bilir ne felaketlerden kurtuluyoruz, bilmeden.

Eğitim gönül işidir, doğru. Ama bir o kadar da yürek işidir. Her babayiğidin harcı değildir, bildiklerini öğretebilmek. Her bildiğinizi öğretebilseydiniz, ana dili Türkçe olan milyonlar doğuştan Türkçe öğretmeni olurdu, değil mi? Öğretmek, yürek istiyor, kabiliyet istiyor, adanmışlık istiyor… 

Hele gönüllü yapılırsa! Hiçbir karşılık beklemeden, yol parasını dahi cebinden vererek… Mesela yüzünü görmediğiniz, adını bilmediğiniz insanların çocuklarına dişlerini fırçalamayı öğretir miydiniz? Ya da onların hijyen bilgisinden yoksun olmasını dert edinip “ellerini yıka, yerlerde yuvarlanma, yıkamadan yeme” diye didinir miydiniz? 

Konu-komşunun çocuklarından bahsetmiyorum. Hiç tanımadığınız insanların çocuklarına kitap okumak için sabahın köründe kalkıp kilometrelerce yol gider miydiniz?

Duyar gibiyim. Haydi, diyorsunuz, olmaz öyle şey. Oldu bile. Gelin, gidelim.

Her şey güzel olacak, çünkü…
Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfındayız. 1995’te kurulan vakfın dezavantajlı çocuklara eğitim götürdüğü 84 hizmet noktası mevcut. Buralarda binlerce gönüllü eğitmenlik yapıyor. Vakfın eğitim uzmanları önce gönüllüleri eğitiyor, sonra da gönüllüler çocukları. 

Gönüllü adaylarında aranan özellikler arasında yazmıyor ama peşinen söyleyeyim ofis görevlisinden gönüllüsüne TEGV’de tanıdıklarımın tümü melek yürekli insanlar. Bir yerlerde bir takım çocukların yeterince resim yapamamasını, sağlığını nasıl koruyacağını bilememesini, roman, öykü okuyamamasını dert ediniyorlar. 

İlköğretim çağındaki çocukların içlerinden taşan enerji ve merakla ne yapacağını bilemeyen binlercesine bir ışık, bir amaç, bir seçenek sunuyorlar. Zamanlarını adıyorlar, emek veriyorlar, alın teri döküyorlar. 

Ne için? Geleceğin bugünden daha güzel olması için.

Milli Eğitim Bakanlığını da bu noktada kutlamak lazım. Zira bu fedakâr gönüllülerin okullara gitmesi ya da öğretmenlerin çocukları TEGV noktalarına getirmesi şeklinde gerçekleşen eğlenceli öğrenme faaliyetleri, Bakanlığın izin ve onayıyla mümkün olabiliyor. 

Söz konusu anne-babaların çocuklarını çalıştırmayıp, evlendirmeyip okula göndermesi bile bir hadiseyken, çocuğun eksiklerini fark edip kendi başlarına TEGV ya da benzeri vakıflara ulaşması imkânsız gibi. Bu noktada Milli Eğitim, gönüllülerin bağışlarıyla donatılan ve yine gönüllü eğitmenlerin hizmet verdiği TEGV’den tam da yerinde ve gereğince yararlanıyor.

Neler yapılıyor vakfa gelen çocuklar için? Gelin, bir eğitim gönüllüsü olan Neşe Hanımdan dinleyelim: 



İşte bunlar da etkinlik sırasında görüntülediğimiz minikler:



Bu çocuklar boyaları “aman bitmesin” diye korkmadan kullanabiliyorsa, istediği kadar kağıda istediği kadar kelebeği çizebiliyorsa, bedava dağıtılan diş fırçaları ve macunlarla diş sağlığını öğrenebiliyorsa tamamdır. Her şey güzel olacak, olabilir.

2012’de yaşamınızdan mutluluk, sağlık, huzur eksilmesin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder