Bir dokun bin ah işit…
Yenitan olarak bir süredir atama
bekleyen öğretmenlerin sorunlarına dikkat çekmeye çalışıyoruz. Bu konuda yazan
– çizen birçokları gibi duvara konuşuyormuşuz, suya yazıyormuşuz hissi ile
başbaşayız.
4 veya 5 yıllık eğitim fakültesi mezunu
yaklaşık üç yüz bin öğretmen işsizken, ücretli öğretmen statüsünde derslere
girenlerin pedagojik yetkinliği içimi kemiren bir kaygı olarak büyüdükçe
büyüyor. Kaygılıyım zira bu sorun sadece öğretmenlerin geleceğini
ilgilendirmiyor. Asıl öğrencilerin bu eksik,
yamalı, yetersiz eğitimle yetişmesi nelere gebe, ondan korkuyorum.
Rakamlar yalan söylemez
Ülkemizde hâlihazırda 15 milyon
civarında ilk ve orta öğretim öğrencisi var. Her yıl bunlara 1 milyonu aşkın
yenileri ekleniyor. Mezun olan veya okulu bırakanların sayısına bakılacak
olursa, önümüzdeki 10 yılda toplam öğrenci sayısının 10 – 12 milyonun altına
inmesi beklenmiyor.
Öte yandan bunca kalabalığı
okutmak, bir meslek sahibi yurttaşlar yapmak için yatırım gerekiyor. Oysa Türkiye’de
çocuk başına yıllık eğitim harcaması 1.130
dolar. Bu rakam OECD[i]
ülkelerinde ortalama 6.437 dolar,
yani bizimkinin altı katı.
Aklı başında herkesin bildiği bir
gerçeği tekrarlayayım: Ucuz etin yahnisi yavan olur. Ortalama bir Avrupa
ülkesinin nüfusu kadar öğrencisi olan memleketimizde eğitim için yapılan
harcamanın hiç değilse OECD ortalamasına yakın olması gerekirdi.
Sizde okul kaç yıl?
Niteliği düşük, iyi bir gelecek
sağlayacağı şüpheli bir eğitim sistemi, öğrenciyi okul çatısı altında tutmaya
da yetmiyor ne yazık ki. Çeşitli ülkelerde öğrencilerin %90’ı yani büyük
çoğunluğu ne kadar süreyle eğitime katılıyor, bir bakalım: Belçika, Fransa,
Almanya, Japonya, Hollanda, Norveç, İspanya, İsveç ve Macaristan’da öğrenciler en az 14 yıl süreyle okula devam
ediyor.
Ama gelişmiş ülkelerden örnek
vererek moralimizi bozmayalım, değil mi? Daha “bizim gibi” olanlara dönelim:
Yunanistan, Meksika, Brezilya ve Rusya’da öğrenciler en az 9-10 yıl süreyle okula devam ediyor.
Zorunlu eğitimin 8 yıl olduğu Türkiye’de ise öğrenciler eğitime sadece 6
yıl katılıyor. Sadece 6 yıl! Zorunlu süreyi bile tutturamıyoruz. 190.000
çocuğumuz (110 bini kız) ilköğretim çağında olmasına rağmen bir okula kayıtlı
değil. 15-19 yaş aralığındaki gençlerin yedide birinin ilkokul diploması yok…
Ya Okula Gidenler?
Bunlar okutamadığımız çocuklarla
ilgili verilerdi. Okula göndermeyi becerdiğimiz çocukların eğitim durumunu
merak ediyor musunuz? Baştan söyleyeyim: verecek iyi bir haber yok maalesef.
Her üç yılda bir 15 yaşındaki
öğrencilere PISA[ii]
adında uluslar arası bir sınav uygulanır. Birçok dünya ülkesinde aynı yaş
grubundaki çocuklar, kendi dillerine çevrilmiş aynı soruları çözerler.
İngilizce bilenler sonuçları şuradan
http://stats.oecd.org/PISA2009Profiles/#
okuyabilir ama ben size özet geçeyim ki, bakın Türkiye bu listede kaçıncı
sırada:
Matematik’te
57 katılımcı ülke arasında 41. sırada
Fen’de
57 katılımcı ülke arasında 46. sırada
Okuma’da
57 katılımcı ülke arasında 39. sırada
Katılımcı ülke sayısı yüksek,
çember çok geniş. Peki, sadece OECD ülkeleri arasında neredeyiz?
Matematik’te
30 OECD ülkesi arasında 29. sırada
Fen’de
30 OECD ülkesi arasında 29. sırada
Okuma’da
30 OECD ülkesi arasında 28. sırada
Özetle
hep en sonlardayız. Bu ne demek? Çocuklarına iyi eğitim verebilen ülkeler
arasında Türkiye yok.
Başarıyla (!) Uygulanan Müfredat
Şimdi, “o sınavlar Türk Milli
Eğitim müfredatına uygun değil ki” diyecek ‘aşırı zeki’ arkadaşlar çıkabilir. Tavsiyem,
müfredata uygun şekilde hazırlanan SBS, YGS ve LYS sınavlarında, her testte
ortalama doğru cevap sayılarına baksınlar. Hatta onları yormayalım, örnekler
verelim:
2010
6. Sınıflar SBS sonuçlarına göre;
Türkçe
testinde 19 sorunun 8,65’i
Sosyal
Bilimler testinde 16 sorundan 8,2’si
Fen
testinde 16 sorudan 7,85’i
Matematik
testinde 16 sorudan 4,66’sı sınava giren öğrenciler tarafından doğru
cevaplanabilmiş. Yani sözel alanlarda soruların ancak yarısı, sayısal alanlarda
o bile değil…
2010 LYS sonuçları farklı mı?
Lise son sınıf öğrencileri ile lise mezunlarının katıldığı LYS sınavında 50
Matematik sorusundan sadece 14,2’si, 30 Fizik sorusundan ise 9,5’i doğru
yanıtlanmış. Demek ki ilköğretim öğrencilerinin başarısızlığı lisedekilerin
yanında hafif kalıyor.
Özetle…
Ne demiş şair? “Bir dokun bin ah
işit kâse-i fağfurdan”. Her evin kapısının ardından çocuk sesi geliyor ama yakın
gelecekte eğitim sorunlarının çözüleceğine dair belirgin bir işaret yok. Ortalama
vatandaşın yegâne derdi, nasıl olursa olsun, çocuk bir diploma alsın. Ardında
donanım, birikim olmayan, bir kâğıt parçası haline düşürülmüş diplomayla ne
yapacaklar, merak ediyorum.
Avrupa’da gittikçe yaygınlaşan
ekonomik krizin bir yansıması da genç nüfusun işsiz kalması. Gençlerin
neredeyse yarısı iş arıyor. Fotoğraftaki gibi boğaz tokluğuna iş arayan
doktoralı gençler türemeden, elimizi ateşlerde yakmadan sobanın sıcak olduğunu fark
edebilecek miyiz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder