Atanamayan Öğretmenleri yok sayalım - 8 Aralık 2011



Bir dokun bin ah işit…
Yenitan olarak bir süredir atama bekleyen öğretmenlerin sorunlarına dikkat çekmeye çalışıyoruz. Bu konuda yazan – çizen birçokları gibi duvara konuşuyormuşuz, suya yazıyormuşuz hissi ile başbaşayız.
4 veya 5 yıllık eğitim fakültesi mezunu yaklaşık üç yüz bin öğretmen işsizken, ücretli öğretmen statüsünde derslere girenlerin pedagojik yetkinliği içimi kemiren bir kaygı olarak büyüdükçe büyüyor. Kaygılıyım zira bu sorun sadece öğretmenlerin geleceğini ilgilendirmiyor. Asıl öğrencilerin bu eksik,  yamalı, yetersiz eğitimle yetişmesi nelere gebe, ondan korkuyorum. 

Rakamlar yalan söylemez
Ülkemizde hâlihazırda 15 milyon civarında ilk ve orta öğretim öğrencisi var. Her yıl bunlara 1 milyonu aşkın yenileri ekleniyor. Mezun olan veya okulu bırakanların sayısına bakılacak olursa, önümüzdeki 10 yılda toplam öğrenci sayısının 10 – 12 milyonun altına inmesi beklenmiyor.
Öte yandan bunca kalabalığı okutmak, bir meslek sahibi yurttaşlar yapmak için yatırım gerekiyor. Oysa Türkiye’de çocuk başına yıllık eğitim harcaması 1.130 dolar. Bu rakam OECD[i] ülkelerinde ortalama 6.437 dolar, yani bizimkinin altı katı.
Aklı başında herkesin bildiği bir gerçeği tekrarlayayım: Ucuz etin yahnisi yavan olur. Ortalama bir Avrupa ülkesinin nüfusu kadar öğrencisi olan memleketimizde eğitim için yapılan harcamanın hiç değilse OECD ortalamasına yakın olması gerekirdi.

Sizde okul kaç yıl?
Niteliği düşük, iyi bir gelecek sağlayacağı şüpheli bir eğitim sistemi, öğrenciyi okul çatısı altında tutmaya da yetmiyor ne yazık ki. Çeşitli ülkelerde öğrencilerin %90’ı yani büyük çoğunluğu ne kadar süreyle eğitime katılıyor, bir bakalım: Belçika, Fransa, Almanya, Japonya, Hollanda, Norveç, İspanya, İsveç ve Macaristan’da öğrenciler en az 14 yıl süreyle okula devam ediyor.
Ama gelişmiş ülkelerden örnek vererek moralimizi bozmayalım, değil mi? Daha “bizim gibi” olanlara dönelim: Yunanistan, Meksika, Brezilya ve Rusya’da öğrenciler en az 9-10 yıl süreyle okula devam ediyor.
Zorunlu eğitimin 8 yıl olduğu Türkiye’de ise öğrenciler eğitime sadece 6 yıl katılıyor. Sadece 6 yıl! Zorunlu süreyi bile tutturamıyoruz. 190.000 çocuğumuz (110 bini kız) ilköğretim çağında olmasına rağmen bir okula kayıtlı değil. 15-19 yaş aralığındaki gençlerin yedide birinin ilkokul diploması yok…

Ya Okula Gidenler?
Bunlar okutamadığımız çocuklarla ilgili verilerdi. Okula göndermeyi becerdiğimiz çocukların eğitim durumunu merak ediyor musunuz? Baştan söyleyeyim: verecek iyi bir haber yok maalesef.
Her üç yılda bir 15 yaşındaki öğrencilere PISA[ii] adında uluslar arası bir sınav uygulanır. Birçok dünya ülkesinde aynı yaş grubundaki çocuklar, kendi dillerine çevrilmiş aynı soruları çözerler.
İngilizce bilenler sonuçları şuradan http://stats.oecd.org/PISA2009Profiles/# okuyabilir ama ben size özet geçeyim ki, bakın Türkiye bu listede kaçıncı sırada:
Matematik’te 57 katılımcı ülke arasında 41. sırada
Fen’de 57 katılımcı ülke arasında 46. sırada
Okuma’da 57 katılımcı ülke arasında 39. sırada

Katılımcı ülke sayısı yüksek, çember çok geniş. Peki, sadece OECD ülkeleri arasında neredeyiz?
Matematik’te 30 OECD ülkesi arasında 29. sırada
Fen’de 30 OECD ülkesi arasında 29. sırada
Okuma’da 30 OECD ülkesi arasında 28. sırada

Özetle hep en sonlardayız. Bu ne demek? Çocuklarına iyi eğitim verebilen ülkeler arasında Türkiye yok.

Başarıyla (!) Uygulanan Müfredat
Şimdi, “o sınavlar Türk Milli Eğitim müfredatına uygun değil ki” diyecek ‘aşırı zeki’ arkadaşlar çıkabilir. Tavsiyem, müfredata uygun şekilde hazırlanan SBS, YGS ve LYS sınavlarında, her testte ortalama doğru cevap sayılarına baksınlar. Hatta onları yormayalım, örnekler verelim:
2010 6. Sınıflar SBS sonuçlarına göre;

Türkçe testinde 19 sorunun 8,65’i
Sosyal Bilimler testinde 16 sorundan 8,2’si
Fen testinde 16 sorudan 7,85’i
Matematik testinde 16 sorudan 4,66’sı sınava giren öğrenciler tarafından doğru cevaplanabilmiş. Yani sözel alanlarda soruların ancak yarısı, sayısal alanlarda o bile değil…
2010 LYS sonuçları farklı mı? Lise son sınıf öğrencileri ile lise mezunlarının katıldığı LYS sınavında 50 Matematik sorusundan sadece 14,2’si, 30 Fizik sorusundan ise 9,5’i doğru yanıtlanmış. Demek ki ilköğretim öğrencilerinin başarısızlığı lisedekilerin yanında hafif kalıyor.

Özetle…
Ne demiş şair? “Bir dokun bin ah işit kâse-i fağfurdan”. Her evin kapısının ardından çocuk sesi geliyor ama yakın gelecekte eğitim sorunlarının çözüleceğine dair belirgin bir işaret yok. Ortalama vatandaşın yegâne derdi, nasıl olursa olsun, çocuk bir diploma alsın. Ardında donanım, birikim olmayan, bir kâğıt parçası haline düşürülmüş diplomayla ne yapacaklar, merak ediyorum.


Avrupa’da gittikçe yaygınlaşan ekonomik krizin bir yansıması da genç nüfusun işsiz kalması. Gençlerin neredeyse yarısı iş arıyor. Fotoğraftaki gibi boğaz tokluğuna iş arayan doktoralı gençler türemeden, elimizi ateşlerde yakmadan sobanın sıcak olduğunu fark edebilecek miyiz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder