Nasıl öğretmen olunur, bilir
misin?
Ülkemizdeki üniversitelerin eğitim
fakülteleri kendi türünde en yüksek puanlarla öğrenci alır. Dolayısıyla
öğretmen olmak için önce başarılı bir öğrenci olman gerekir. Henüz lise
sıralarındayken çok çalışacaksın, üniversite giriş sınavında yüksek bir puan
tutturacaksın. Bu birinci koşul.
Kazandın. Artık öğretmenlik
öğrencisisin. Şimdi de, toplumun bilinçaltındaki “hiç değilse bir öğretmen
olsaydın” küçüklemesinden olsa gerek, en az yatırımla yaşatılan ve bin bir
yokluk içindeki eğitim fakültesinde, kendini hiçten var etmeye çalışacaksın. Okutulan
tüm dersleri geçeceksin. Eğer fen edebiyat fakültesinden çıkıp öğretmen olmak
niyetindeysen, dışarıdan (ücretli olarak verilen) pedagojik formasyon kursunu
alacak, onu da başaracaksın.
Mezun oldun. Okulu bitirdin ama
asıl zorlu yarış şimdi başlıyor. Tam burada yol çatallanıyor: Ya KPSS’ye girip
devlet okullarına atanmayı bekleyerek yıllarını işsiz (veya başka işlerle
uğraşarak) geçireceksin ya da özel eğitim kurumlarına başvuracaksın.
Diyelim ki özel okullara ya da
dershanelere başvurmayı seçtin. Hatta birinde iş bile buldun. Ne şanslısın! Meslekteki
ilk yılını stajyer öğretmen olarak geçireceksin. Devlet okulunda çalışsaydın da
bu statüde olacaktın ama özellerin senin için düşündüğü bir özellik var: Üç
kuruşa çalışacaksın. En çok derse girecek en az paraya razı olacaksın.
Stajyer öğretmen olarak
beğenildin, ertesi yıl da çalışman teklif edildi. Stajyer olarak başlamanı
fırsat bilecekler, o üç kuruşu beş kuruş edip öğretmen maaşı diyecekler adına.
Ya kabul edip her yıl “acaba sözleşmem yenilenecek mi” endişesiyle kariyerine
devam edeceksin ya da ayrılıp devlet kapısına, beklemeye döneceksin.
Kariyer deyince, diğer
sektörlerdeki gibi yükseleceğini sanmayasın. Öğretmen özel okullarda daima
öğretmen olarak kalır. Bölüm başkanı da olsan müdür de, enerjinin son katresine
kadar “yararlı olmak” için derse gireceğinden, kendini pek terfi etmiş
hissetmeyeceksin. Zaten önemli kararları patron veya yönetim kurulu alacağı
için sana düşen, talimatları yerine getirmekten fazlası olmayacak. İşine
gelirse…
İş sözünden iş güvencesi
anlaşılmasın. Her şey patronun iki dudağı arasında, sakın aklından çıkarma. Mesela
çalıştığın özel okul, büyük bir şirketler topluğuna ait olabilir. Uzun yılladır
orada çalıştığın için maaşın yeni mezun bir öğretmeninkinden yüksektir. Bu
yüzden yerine “ucuz” bir öğretmen almak için seni işten çıkarmak isteyen
patronun, yasal hakkın olan tazminatına göz diker. Kadronu okuldan alır, sahibi
olduğu nakliye firmasının ambarına koyar. Sabah derse girecekken sekreter bir kâğıt
tutuşturur eline. Onca yıllık öğretmen olarak koli taşıyacağına, tazminatı
yakar istifa edersin. Mesela yani.
Yol çatına dönelim. Devlet mi
özel mi ayrımında varsayalım devlet kapısını yeğledin. O halde KPSS’ye
gireceksin. Orada da mühendislerden, hukukçulardan, mülkiyelilerden yüksek puan
almak zorundasın. Senin gibi çalışkan,
başarılı, azimli bir sürü öğretmen adayı var. Onları geçeceksin. Olmadı, asgari
ücretle sözleşmeli öğretmen olarak çalışmaktan başka çaren yoktur. Zira adının
önüne şöyle dolu dolu bir öğretmen rütbesi koymak zordur, en yüksek puanı alman
yetmez.
Diyelim ki aldın o yüksek
puanları, sıranın sana gelmesini de bekledin. Şanslıysan birkaç sene içinde
okuduğun branşta ataman gelir. Ama o da kesin değil. Belki apayrı bir branşın
öğretmeni olarak atanırsın. Kendini mesela matematik öğretmeni sanırken bir
bakarsın, okuma yazma öğretecek sınıf öğretmeni yapmışlar. Olsun. Artık
öğretmensin.
Memleketin kim bilir hangi
köyüne, kasabasına tayin olursun. Bir bakarsın ki okul harap. Alırsın boyaları,
fırçaları eline, çekersin tulumu, bir güzel okul yaparsın; çiçek gibi. Tam
derslere başlayacakken bir terör saldırısına veya depreme kurban gitmezsen
şanslısın. Mesleğe başlarsın. Çocuklar doldurur sınıfını. Resim gibi güzel
çocuklar. İlk dersin belki Türkçe olur. Böyle başlayan hayatın, iki dil bir
bavul[1]
didinmeyle sürer gider. Olsun. Sen öğretmensin. Bir 10 Kasım günü anlatırsın
çocuklarına: Atatürk der ki: “Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz
olacaktır.” Senden önceki öğretmenlerin eserinden daha iyi bir eser vermen
gerekir.
Çünkü;
Öğretmen çalışkandır.
Öğretmen dürüsttür.
Öğretmen sabırlıdır.
Öğretmen anlayışlıdır.
Öğretmen fedakârdır.
Öğretmen…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder