Nasıl öğretmen olunur, bilir misin? - 17 Kasım 2011



Nasıl öğretmen olunur, bilir misin?

Ülkemizdeki üniversitelerin eğitim fakülteleri kendi türünde en yüksek puanlarla öğrenci alır. Dolayısıyla öğretmen olmak için önce başarılı bir öğrenci olman gerekir. Henüz lise sıralarındayken çok çalışacaksın, üniversite giriş sınavında yüksek bir puan tutturacaksın. Bu birinci koşul. 

Kazandın. Artık öğretmenlik öğrencisisin. Şimdi de, toplumun bilinçaltındaki “hiç değilse bir öğretmen olsaydın” küçüklemesinden olsa gerek, en az yatırımla yaşatılan ve bin bir yokluk içindeki eğitim fakültesinde, kendini hiçten var etmeye çalışacaksın. Okutulan tüm dersleri geçeceksin. Eğer fen edebiyat fakültesinden çıkıp öğretmen olmak niyetindeysen, dışarıdan (ücretli olarak verilen) pedagojik formasyon kursunu alacak, onu da başaracaksın. 

Mezun oldun. Okulu bitirdin ama asıl zorlu yarış şimdi başlıyor. Tam burada yol çatallanıyor: Ya KPSS’ye girip devlet okullarına atanmayı bekleyerek yıllarını işsiz (veya başka işlerle uğraşarak) geçireceksin ya da özel eğitim kurumlarına başvuracaksın. 

Diyelim ki özel okullara ya da dershanelere başvurmayı seçtin. Hatta birinde iş bile buldun. Ne şanslısın! Meslekteki ilk yılını stajyer öğretmen olarak geçireceksin. Devlet okulunda çalışsaydın da bu statüde olacaktın ama özellerin senin için düşündüğü bir özellik var: Üç kuruşa çalışacaksın. En çok derse girecek en az paraya razı olacaksın.

Stajyer öğretmen olarak beğenildin, ertesi yıl da çalışman teklif edildi. Stajyer olarak başlamanı fırsat bilecekler, o üç kuruşu beş kuruş edip öğretmen maaşı diyecekler adına. Ya kabul edip her yıl “acaba sözleşmem yenilenecek mi” endişesiyle kariyerine devam edeceksin ya da ayrılıp devlet kapısına, beklemeye döneceksin. 

Kariyer deyince, diğer sektörlerdeki gibi yükseleceğini sanmayasın. Öğretmen özel okullarda daima öğretmen olarak kalır. Bölüm başkanı da olsan müdür de, enerjinin son katresine kadar “yararlı olmak” için derse gireceğinden, kendini pek terfi etmiş hissetmeyeceksin. Zaten önemli kararları patron veya yönetim kurulu alacağı için sana düşen, talimatları yerine getirmekten fazlası olmayacak. İşine gelirse… 

İş sözünden iş güvencesi anlaşılmasın. Her şey patronun iki dudağı arasında, sakın aklından çıkarma. Mesela çalıştığın özel okul, büyük bir şirketler topluğuna ait olabilir. Uzun yılladır orada çalıştığın için maaşın yeni mezun bir öğretmeninkinden yüksektir. Bu yüzden yerine “ucuz” bir öğretmen almak için seni işten çıkarmak isteyen patronun, yasal hakkın olan tazminatına göz diker. Kadronu okuldan alır, sahibi olduğu nakliye firmasının ambarına koyar. Sabah derse girecekken sekreter bir kâğıt tutuşturur eline. Onca yıllık öğretmen olarak koli taşıyacağına, tazminatı yakar istifa edersin. Mesela yani.

Yol çatına dönelim. Devlet mi özel mi ayrımında varsayalım devlet kapısını yeğledin. O halde KPSS’ye gireceksin. Orada da mühendislerden, hukukçulardan, mülkiyelilerden yüksek puan almak zorundasın.  Senin gibi çalışkan, başarılı, azimli bir sürü öğretmen adayı var. Onları geçeceksin. Olmadı, asgari ücretle sözleşmeli öğretmen olarak çalışmaktan başka çaren yoktur. Zira adının önüne şöyle dolu dolu bir öğretmen rütbesi koymak zordur, en yüksek puanı alman yetmez.

Diyelim ki aldın o yüksek puanları, sıranın sana gelmesini de bekledin. Şanslıysan birkaç sene içinde okuduğun branşta ataman gelir. Ama o da kesin değil. Belki apayrı bir branşın öğretmeni olarak atanırsın. Kendini mesela matematik öğretmeni sanırken bir bakarsın, okuma yazma öğretecek sınıf öğretmeni yapmışlar. Olsun. Artık öğretmensin.

Memleketin kim bilir hangi köyüne, kasabasına tayin olursun. Bir bakarsın ki okul harap. Alırsın boyaları, fırçaları eline, çekersin tulumu, bir güzel okul yaparsın; çiçek gibi. Tam derslere başlayacakken bir terör saldırısına veya depreme kurban gitmezsen şanslısın. Mesleğe başlarsın. Çocuklar doldurur sınıfını. Resim gibi güzel çocuklar. İlk dersin belki Türkçe olur. Böyle başlayan hayatın, iki dil bir bavul[1] didinmeyle sürer gider. Olsun. Sen öğretmensin. Bir 10 Kasım günü anlatırsın çocuklarına: Atatürk der ki: “Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” Senden önceki öğretmenlerin eserinden daha iyi bir eser vermen gerekir. 

Çünkü;
Öğretmen çalışkandır.
Öğretmen dürüsttür.
Öğretmen sabırlıdır.
Öğretmen anlayışlıdır.
Öğretmen fedakârdır.
Öğretmen…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder