Vapurda



Ada vapuru.

Sabah saatleri.

Bostancı'da poyraz sert. Hava yapış yapış nemli. Bir türlü yağamayan yağmur devriye geziyor sanki.

Üst açıkta gazete okuyan teyzenin önündeki sıraya, gençten bir çift oturuyor. Kadın hüngür hüngür ağlamakta. Adam gözle görünecek kadar belirgin bir sinir içinde ve kadını teskin etmeye çalışıyor.

Karşılarında türbanlı bir kız. Elindeki telefondan başını kaldırmıyor. Diğer yolcular da oralı değil.

Kulaklıktan müzik dinlemesine rağmen genç kadının ağlaması; yok asıl kimsenin onun ağlamasına aldırmaması teyzeyi rahatsız etmiş olacak, yerinden kalkıyor, içeri, büfeye gidiyor. İki paket kâğıt mendille çıkıyor ve birini ağlamakta olan kadına veriyor: “Hazır kendime de alacaktım, bunu da size hehe hühü”, genç kadının bir mendil paketine bir teyzeye bakıp şaşkınlıkla gülümseyivermesi… Teyze mahcup ama memnun, yerine geçiyor. Kadın bir dakika sonra teyzenin yanına geliyor:
“Siz de mi çapulcusunuz?”
“Hangimiz değiliz ki?”

Genç kadın avukatmış. Teşekkür kabilinden “cep numaramı kaydedin, lazım olur” deyince teyze: “avukatlık bir işim olur mu dersiniz, çünkü ben aslında ev tipi çapulcu sayılırım.” 

Kahkahalar…

Meğer kedisini kısırlaştırması için veterinere bırakmış. Endişeliymiş. Teyzenin hayatından nice kediler geçmiş, “merak etme”sinmiş, “bir şey olmaz”mış. Meğer ikisi de aynı şeye “ponpon” derlermiş… 

İkinci tur kahkahalar.

Ağlama faslı böylece bitiyor ama teyze yine de eline bir Penguen verip öyle uğurluyor yeni arkadaşını. Öyle zamanlar ki, keder hangi delikten sızıp yüzümüzde patlar bilinemez. Tedbirli olmak lazım.



Teyze