Öğretmen'ce Sözlük - 23 Kasım 2011



Anlamını bilmediğimiz sözcüklerin ne demeye geldiğini bulmak için baktığımız kitaba “SÖZLÜK” denir. Peki, anlamını bildiğimiz sözcüklerin, tanımadığımız ama hissiyatını paylaştığımız insanların dünyasında ne anlama geldiğini bilir miyiz? Sanmam. 

Bugün farklı bir sözlük çalışması yapacağım. Bildiğiniz sözcüklerin “öğretmen”cesi ile tanıştıracağım sizi. Açıklama olarak kupkuru üç – beş satır yazmak yerine ataması yapılmayan öğretmenlerin kendi kaleminden, başlarından geçenleri paylaşacağım… 

GÖZYAŞI: İlköğretim Matematik Öğretmenliği 2009 mezunuyum. Sınava 3 kez girdim yani 3 senedir atama bekliyorum. Bu seneki puanım 88.357. Mezun olduğum sene özel bir dershanede işe başladım. Tabii ki stajyer olarak. Maaşımı falan konuşmuştuk ama bana 5 kuruş para vermediler. Atamam yapılmayınca çalışmaya mecbur kaldım. Ben stajyer olarak haftada 65 saat derse giriyorum. Stajını yakarız diyerek beni yazın 3 ay zorla çalıştırdılar. 5 kuruş maaş yok ve SİGORTA YOK. Bu 2 yıl içinde en çok zoruma giden şey şu oldu: 6.sınıflarda toplam 150 öğrenci varken 75 tane test getirmişler. Halkla ilişkilerdeki arkadaşıma rica ettim, fotokopisini çekeceğiz. O sırada ders zili çalıyor. Müdür fotokopi odasına bir girdi sanki fotokopi makinesini çalıyorum. Hemen çıkıştı ne oluyor burada diye. Kendisine durumu izah ettim. Haklısın çek diyeceği yerde burada fotokopi çekmek yasak dedi. Yine ağzıma alamayacağım hakaretler... O kadar zoruma gitti ki. Oturdum 1 ders boyunca ağladım dışarıda. Tabii 40 dakika ağlayınca gözlerim falan şişti derse girdiğimde. Çocuklar sordu, size ne oldu diye. Ama ne diyebilirim ki. Cevap vermedim. O ders hiç konuşmadım. Çünkü konuşsam sınıfın ortasında ağlayacağım biliyorum. Dersten çıktım. Ağlaya ağlaya evime geldim.

HÜSRAN: Elinizde devletin size verdiği ÖĞRETMEN diploması vardır. Ama hiçbir yerde öğretmen sayılmazsınız. Öğretmen adayı olarak tanımlanırsınız. Okulu bitirmekle iş bitmez. İdealist duygularla KPSS'ye hazırlanırsınız. Vatanın her yeri bizim ve her çocuk benim öğrencim' dersiniz. Çok çalışıp sınavı kazanacağınıza inanırsınız. Hele hele devletin Milli Eğitim ile ilgili en yetkili kişisi size 55000 atama sözü verdi ise daha da heveslenirsiniz. 1 senenizi verirsiniz bu sınavı kazanmaya. Tüm bir sene ders çalışır tekrar üniversite hazırlık yıllarınıza dönersiniz. Ve o gün gelir. Kpss’nin olduğu gün tüm aileniz sınav salonunun kapısında bekler. Dualarla...

Sınav sonucu açıklanır. Güzel bir puan gelmiştir. Sevinirsiniz. Sadece siz değilsinizdir sevinen. Aileniz, arkadaşlarınız, akrabalar yani tüm sosyal çevreniz sevinir sizin adınıza. Aldınız puan yetecektir geçen yıllarla kıyaslayınca atanmanıza. Atama sayısının açıklanacağı gün gelir. Ve 55000 sözü veren devlet yetkilileri bütçe yetersizliğinden dolayı 11000 atama ile bitirirler atamaları. Ve bölümünüz tahmin dışı bir yüksek puanla kapatır atamaları. O an ne mi hisseder insan? Boşverin hiç sormayın bilen biliyor nasıl olsa...

ÇARESİZLİK: Ben bir Bilişim Öğretmeniyim. Bundan önceki milli eğitim bakanları bize ihtiyaç olduğunu söyleyerek bölümümüzün puanını en üst seviyeye çıkardılar. Ancak bu yıl bilişim derslerine gerek olmadığını söyleyen ve bizleri kendi kaderimizle yüzüstü bırakan bir bakanımız var. Biz zamanında ÖSS puanına göre 350  puanla (380puan üzerinden) bu bölüme girdik ve şu anda atama yapılmıyor  ve en önemlisi bize başka bir alternatif de göstermiyorlar. Tamam, artık almıyoruz diyerek bir anda kestirip attılar ve geleceğimizi göremiyoruz. Bizim öğretmenlik bölümüne  girdiğimiz senelerde ve hatta çok değil gecen sene bile alımlar oluyordu ancak bu sene direkt alımlarımızı düşürdüler, tek bir açıklama bile yapılmadan. Ne yazacağımı bilemiyorum gerçekten çok çok zor günler geçiriyoruz ve halimizden anlayan sorunun çözümüne katkıda bulunan hiç kimse yok…

MAAŞ: Ben özel bir dershanede çalışan İngilizce öğretmeniyim. Sadece pazartesi günlerim tatil. 6 gün boyunca sabah 8’den akşam 6 buçuğa kadar dershanedeyim. Bir dersten bir derse girip duruyorum. 5 dakika teneffüs arası ve 1 saatlik yemek molasında dinleniyorum sadece. Tabii dershanede sınav falan yoksa o gün şanslıyım öğle yemeği için vaktim oluyor. Gün ışığında giriyorum dershaneye, çıktığımda hava kararmış oluyor. Bir günüm bitiyor. Peki, bütün bu çabamın karşılığı sizce ne? 500 TL. Ben 500 TL alıyorum maaş olarak. 2 yıl önce ücretli öğretmenlik yaptım ilköğretimde. Peki, o zaman ne kadar alıyordum? 400 TL.

Nasıl? 
Bu anlamlarını bilmiyordunuz değil mi? “Öğretmen”ce sözlüğümüz bir sonraki yazıda sürecek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder