Anlamını bilmediğimiz sözcüklerin ne demeye
geldiğini bulmak için baktığımız kitaba “SÖZLÜK” denir. Peki, anlamını
bildiğimiz sözcüklerin, tanımadığımız ama hissiyatını paylaştığımız insanların
dünyasında ne anlama geldiğini bilir miyiz? Sanmam.
Bugün farklı bir sözlük çalışması yapacağım. Bildiğiniz
sözcüklerin “öğretmen”cesi ile tanıştıracağım sizi. Açıklama olarak kupkuru üç
– beş satır yazmak yerine ataması yapılmayan öğretmenlerin kendi kaleminden,
başlarından geçenleri paylaşacağım…
GÖZYAŞI: İlköğretim Matematik
Öğretmenliği 2009 mezunuyum. Sınava 3 kez girdim yani 3 senedir atama
bekliyorum. Bu seneki puanım 88.357. Mezun olduğum sene özel bir
dershanede işe başladım. Tabii ki stajyer olarak. Maaşımı falan konuşmuştuk ama
bana 5 kuruş para vermediler. Atamam yapılmayınca çalışmaya mecbur kaldım. Ben
stajyer olarak haftada 65 saat derse giriyorum. Stajını yakarız diyerek beni
yazın 3 ay zorla çalıştırdılar. 5 kuruş maaş yok ve SİGORTA YOK. Bu 2 yıl
içinde en çok zoruma giden şey şu oldu: 6.sınıflarda toplam 150 öğrenci varken
75 tane test getirmişler. Halkla ilişkilerdeki arkadaşıma rica ettim,
fotokopisini çekeceğiz. O sırada ders zili çalıyor. Müdür fotokopi odasına bir
girdi sanki fotokopi makinesini çalıyorum. Hemen çıkıştı ne oluyor burada diye.
Kendisine durumu izah ettim. Haklısın çek diyeceği yerde burada fotokopi çekmek
yasak dedi. Yine ağzıma alamayacağım hakaretler... O kadar zoruma gitti ki.
Oturdum 1 ders boyunca ağladım dışarıda. Tabii 40 dakika ağlayınca gözlerim
falan şişti derse girdiğimde. Çocuklar sordu, size ne oldu diye. Ama ne
diyebilirim ki. Cevap vermedim. O ders hiç konuşmadım. Çünkü konuşsam sınıfın
ortasında ağlayacağım biliyorum. Dersten çıktım. Ağlaya ağlaya evime geldim.
HÜSRAN:
Elinizde devletin size
verdiği ÖĞRETMEN diploması vardır. Ama hiçbir yerde öğretmen sayılmazsınız.
Öğretmen adayı olarak tanımlanırsınız. Okulu bitirmekle iş bitmez. İdealist
duygularla KPSS'ye hazırlanırsınız. Vatanın her yeri bizim ve her çocuk benim
öğrencim' dersiniz. Çok çalışıp sınavı kazanacağınıza inanırsınız. Hele hele
devletin Milli Eğitim ile ilgili en yetkili kişisi size 55000 atama sözü verdi
ise daha da heveslenirsiniz. 1 senenizi verirsiniz bu sınavı kazanmaya. Tüm bir
sene ders çalışır tekrar üniversite hazırlık yıllarınıza dönersiniz. Ve o gün
gelir. Kpss’nin olduğu gün tüm aileniz sınav salonunun kapısında bekler.
Dualarla...
Sınav sonucu açıklanır. Güzel bir puan gelmiştir.
Sevinirsiniz. Sadece siz değilsinizdir sevinen. Aileniz, arkadaşlarınız,
akrabalar yani tüm sosyal çevreniz sevinir sizin adınıza. Aldınız puan
yetecektir geçen yıllarla kıyaslayınca atanmanıza. Atama sayısının açıklanacağı
gün gelir. Ve 55000 sözü veren devlet yetkilileri bütçe yetersizliğinden dolayı
11000 atama ile bitirirler atamaları. Ve bölümünüz tahmin dışı bir yüksek
puanla kapatır atamaları. O an ne mi hisseder insan? Boşverin hiç sormayın
bilen biliyor nasıl olsa...
ÇARESİZLİK: Ben bir Bilişim Öğretmeniyim. Bundan önceki milli
eğitim bakanları bize ihtiyaç olduğunu söyleyerek bölümümüzün puanını en üst
seviyeye çıkardılar. Ancak bu yıl bilişim derslerine gerek olmadığını söyleyen
ve bizleri kendi kaderimizle yüzüstü bırakan bir bakanımız var. Biz zamanında
ÖSS puanına göre 350 puanla (380puan üzerinden) bu bölüme girdik ve şu
anda atama yapılmıyor ve en önemlisi bize başka bir alternatif de
göstermiyorlar. Tamam, artık almıyoruz diyerek bir anda kestirip attılar ve
geleceğimizi göremiyoruz. Bizim öğretmenlik bölümüne girdiğimiz senelerde
ve hatta çok değil gecen sene bile alımlar oluyordu ancak bu sene direkt alımlarımızı
düşürdüler, tek bir açıklama bile yapılmadan. Ne yazacağımı bilemiyorum
gerçekten çok çok zor günler geçiriyoruz ve halimizden anlayan sorunun çözümüne
katkıda bulunan hiç kimse yok…
MAAŞ: Ben özel bir dershanede çalışan İngilizce
öğretmeniyim. Sadece pazartesi günlerim tatil. 6 gün boyunca sabah 8’den akşam
6 buçuğa kadar dershanedeyim. Bir dersten bir derse girip duruyorum. 5 dakika
teneffüs arası ve 1 saatlik yemek molasında dinleniyorum sadece. Tabii
dershanede sınav falan yoksa o gün şanslıyım öğle yemeği için vaktim oluyor.
Gün ışığında giriyorum dershaneye, çıktığımda hava kararmış oluyor. Bir günüm
bitiyor. Peki, bütün bu çabamın karşılığı sizce ne? 500 TL. Ben 500 TL alıyorum
maaş olarak. 2 yıl önce ücretli öğretmenlik yaptım ilköğretimde. Peki, o zaman
ne kadar alıyordum? 400 TL.
Nasıl?
Bu anlamlarını bilmiyordunuz değil mi?
“Öğretmen”ce sözlüğümüz bir sonraki yazıda sürecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder