Başbakanın “dindar bir gençlik yetiştirmek” üzerine
söyledikleri basınımızdaki eğitim uzmanlarının sayısını bir anda 10-12 kat
artırdı. Popüler köşe yazarlarının hepsi biberona sarılan bebekler gibi
sarıldılar kaleme, döşediler de döşediler:
Biz gençken şöyle demokrattık böyle ceketsizdik…
Elini çek, cıs! Sakın bir daha böyle yaptığını görmeyeyim…
Eğitim öyle olmaz, şöyle olur…
Bunu yapmayın, şunu etmeyin…
Şucu genç, bucu genç…
Şöyle bireyler isteniyor, olmaz! Böyle bireyler istensin…
***
Bu sesi gür, irfanı hür (!) köşe-kenar sahibi derbentler
ömründe bir gün öğretmenlik yapmış mı? Hayır. Ömründe bir gün okul yönetmiş mi?
Hayır. Bir tek gün bir ilçenin ya da haydi, Allah dağına göre kar verir, bir
ilin bütün eğitim kurumlarından sorumlu olmuş mu? Ne gezer. Hiç değilse eğitim
konusunda yazıp – çizerek, konuya yakınlaşmış mı? Yok. E, eğitim habercisi bile
değilken bu ne cüret o zaman?
Aman canım ne olacak? Eğitim dediğin nedir? İki tebeşir bir
tahta şunun şurasında. Çocukları da dizdin mi karşına tamam işte.
Nasıl ki memlekette herkes futbolun kitabını yazmışsa, her
kahvehane müdavimi yahut Facebook sakini tarihçi sanıyorsa kendini ve nasıl ki
gazeteler kimliği belirsiz İsviçreli bilim adamlarından naklen ne yiyeceğini,
ne kadar yiyeceğini öğütleyerek doktorculuk oynuyorsa millete, eğitim de işte o
kadarcık uzmanlık gerektirir. Genel kültürden öte birikime ne hacet? Atış
serbest nasılsa!
***
Uzmanlık, kartvizitinizi basan matbaacıya “yaz canım”
deyince olunan bir şey değil. Eğitim ise bilfiil uğraşmayanların ahkâm
kesebileceği, keserken komik duruma düşmeyeceği bir alan değil. Kafası karışık
olanlar için daha açık söyleyeyim: Aklınızı başınıza devşirin! Yeryüzünde
bilmediğiniz konular olabilir, bunu bir düşünün.
Madem başbakanı eleştirmek istiyorsunuz, madem eğitim
politikalarını irdelemek ve doğruluğunu test etmek istiyorsunuz, o zaman ilk
yapacağınız bir uzmana danışmak olmalı. Bilir bilmez ortalama lakırdılarla
hangi eğitim sorununa cevap verebileceksiniz? Siz uzman mısınız? Neyin
uzmanısınız?
Eğitim uzmanı kime mi denir? Hiç üşenmem açıklarım:
Öncelikle yazın bir kenara, pedagoji bir bilimdir. Eğitim fakültelerinde araştırmacıların,
akademisyenlerin üzerinde çalıştığı, enikonu bilim. Fizik gibi, matematik gibi
mesela, anlaştık mı? Türkçesi: Eğitim Bilimi.
Eğitim konusunda uzman kişilere nasıl ulaşırsınız? Hepinizin
twitter hesabı var sayın derbentler, değil mi? Bakın mesela Türkiye’nin en
önemli pedagoji hocaları orada, hemen elinizin altında: Prof. Dr. İrfan Erdoğan
var örneğin. Derya gibi bir hoca. 4-4’lük eğitim uzmanı. İki tweet atın,
kendisine sorun. Dinleyin, anlayın, düşünün, sonra yine kendi cümlelerinizle
damıttıklarınızı yazın. Uyduruk sloganlardan daha güzel bir yazı çıkar ortaya,
emin olun.
***
Eğitimi, öğretmenliği, eğitim yöneticiliğini hafife almak
affedilir bir hata değildir. Hele birçok kişinin okuduğu, kanaat önderi
sayılabilecek köşe yazarlarının eğitim konusunu ciddiyetsizce ele alması, tam
da eleştirdikleri sonuçları doğurabilir.
Kalabalıklara sesini duyurma imkânı olanlar seçtikleri
yönteme ve üsluba dikkat etmelidirler. Siyasetçiler, köşe yazarları, dernek –
vakıf başkanları eğitim hususunda fütursuzca ahkâm keserse, eğitime ve
öğretmene ne vatandaşın saygısı kalır ne de öğrencinin.
Öğretmen zaten üç kuruş maaş alıyor. İlkokul mezunu bir
küçük esnafın bile maddi gücü ondan kat kat fazla. Zaten atama beklerken
itibarını, gurunu kurban etti. Bir de güçlülerin saygısızlığı, değer
bilmezliği… Etmeyin eylemeyin Allah aşkına. Memleketin ciddiyete ihtiyacı var.
Ciddiyete ve bilgiye…
Eğitim meselelerini iyi bilmelerine rağmen, uzmanlara
danışarak kendi sözlerini güçlendirmeyi başaran medya mensupları da var elbet.
Örnek olsun diye isimlerini vereceğim: Abbas Güçlü, Nuran Çakmakçı, Ece Karaboncuk
mesela… Ortalama bir öğretmenden bile iyi bilirler eğitimi. Buna rağmen hep
danışır, hep uzmana başvururlar. Kendilerini eğitime, eğitimciye gösterdikleri
saygıdan dolayı kutluyorum. İyi ki varlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder