Bir rüya gördüm - 29 Kasım 2011



Yıllardır dolap bekçiliği yapan lacivert döpiyesimi giymişim. İçine beyaz, fularlı yakası olan Refet Angın[*] stili saten gömlek. Etek boyu diz altı. Küçük ökçeli “öğretmen pabuçlarım” da ayağımda.
Evrak çantamın içi, ataması yapılmayan öğretmen arkadaşlarımın mektupları ile dolu. 24 Kasım şerefine 1 günlüğüne Milli Eğitim Bakanı makamına oturacağım. İçimde pırpır bir çocuk sevincine karışan endişe: Gerçek mi bu yaşadığım? 

Aklımda düşünceler uçuşuyor. Yapacak çok işim var. Bütün kangren olmuş yerlerini kesip atmalıyım bu hasta bedenin. Doğru merhemlerle sarıp sarmalamalı, benden sonra geleceklere sapasağlam bir eğitim dünyası bırakmalıyım. 

Öyle heyecanlıyım ki…

Yanımda el-pençe divan bekleyen takım elbiselilere dönüyorum: Beyler, önce ayakkabı sonra çorap giyilmez. Her işin bir sırası olmalı! Şimdi not edin bakalım:

  1. Atama bekleyen bütün öğretmenler, KPSS puanına bakılmaksızın kadrolu tayin edilecek. Artık atma bekleyen öğretmenlerin feryatlarına kulak vermek zorundayız. Bu böyle devam edemez. Bütçe diyorsunuz, kaynak diyorsunuz. Bu memleket dünyanın en güçlü 20 ülkesinden biri, G20 üyesi! Şaka değil! Anlamakta zorlanıyorum. Maliyedeki arkadaşlara durumun aciliyetini izah ediniz. Hala itiraz gelirse, söyleyin bedelli askerlik paralarını kullansınlar.

  1. Derhal yıl bazında ortalama öğretmen ihtiyacı kaçtır, tespit edilecek. Üç yüz bin öğretmen elde diploma bakanlık kapısına yığılana kadar aklınız neredeydi? Böyle plansız – programsız iş yapılmamalı. Her dersini kâğıda döken, planlayan öğretmenleri, böyle hazırlıksız karşılamamalıydık.

  1. Eğitim fakültelerinin kontenjanı düşürülecek. Her eğitim fakültesi mezununun devlet kapısında iş bulmasına imkân verecek kadar öğretmen yetiştireceğiz, bundan sonra. Her ilde üniversite açarken memleketin yetişmiş eleman ihtiyacını göz önüne almak gerekir. İhtiyaçtan fazla öğretmen mezun ettikse, hatayı bir az da kendimizde aramalıyız, değil mi?

(Ne güzel konuşuyorum ama! Helal!)

  1. Eğitim fakültelerinin olanakları, bütçeleri iyileştirilecek. Avrupa Birliği ülkelerinde uygulanan öğretmen yetiştirme süreçleri derhal tatbik edilmeye başlanacak. Gerekirse yurt dışından öğretim üyeleri getirtilecek. Ne pahasına olursa olsun, Avrupa’nın en yetkin öğretmenlerini biz yetiştirmeliyiz. Yurt dışından lise, ilköğretim öğrencileri gelmeli yurdumuza. En iyi örneği biz teşkil etmeliyiz.

  1. Öğretmenlerin yıllık geliri, GSMH (gayrı safi milli hasıla)’si Türkiye Cumhuriyeti ile aynı olan ülkeler seviyesine çıkarılacak.  Meksika’da bile öğretmen maaşları yıllık 20.000 dolar. Biz de en azından bu rakamı yakalamalıyız diye düşünüyorum. Haksız mıyım efendim?

(Her dediğimi harıl harıl not alıyorlar. Umarım gerçekleştirebilirler.)

  1. Sınıf mevcutları her kademede 15 ile sınırlanacak. Bir dersliğe 40-50 öğrenci doldurmakla eğitim olmaz. Vatandaşa, vatan evlatlarına kaliteli eğitim hizmeti verilmesini temin etmek için ne lazımsa yapılmalıdır. Bu bağlamda her öğretmene yıllık “eğitim malzemesi” ödeneği bağlanacaktır. Benim öğretmenim evine, çalışma odasına bir yazıcı, bir tarayıcı koyabilmeli. Orijinal ders planları hazırlayabilmeli. Bunlar parayla oluyor efendim, parayla!

Ortam çok ciddi, gayet lacivert. Bu resmiyetle çelişen bir şey oluyor: Birden Bobby McFerrin’in ıslığını duymaya başlıyorum. Hani şu “Don’t Worry, Be Happy” şarkısı çalıyor. Git gide de yükseliyor sesi. Tuhaf! 

Cep telefonumun mesaj ziliymiş. Editörüm kısa mesaj atmış, “hocam, yeni yazıyı bekliyoruz” diyor.
Yatakta doğruluyorum, gözlerimi zar zor açarak saate bakıyorum. 

Of! Dokuz olmuş. Uyuyakalmışım. 

Saçımı başımı düzeltiyorum. Acilen kendime gelmeli, bu tatlı rüyanın etkisinden sıyrılıp yazının başına oturmalıyım. Rüyanın yüreğimde bıraktığı umudu silkeleyip atmalı, gerçek hayata dönmeliyim. 

Sadece şu kadar umuda yer bırakabilirim: bir gün… belki… inşallah… birisi… birileri…




[*] Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk kadın öğretmenlerinden.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder