Eski zamanların birinde padişahın bir dalkavuğu varmış.
Padişah ne sorsa hoşuna gidecek cevaplar verir, sultanının gönlünü hoş ederek
dünyalığını yaparmış. Kaftanına iltifat eder, terkisine şiirler söyler,
çarığına, sarığına methiyeler düzermiş. Günlerden bir gün padişahın sofrasına
karnıyarık getirmişler. Padişah köpürmüş: “Bre gafiller! Bilmez misiniz ki
sultanınız patlıcan yemez. Bu ne densizliktir!”
Dalkavuk kraldan çok kralcı, hemen başlamış patlıcana
sövmeye. Dalkavuğun bu halinden nevri dönen padişah inadına geri getirtmiş
karnıyarığı ve yemeğe başlamış. Dalkavuk değişen duruma göre anında tavrını
almış, başlamış patlıcanın faydalarını, hoşluklarını sıralamaya. Padişah iyice hiddetlenmiş.
Dalkavuğa “sen ne arsız, ne yüzsüzsün bre meymenetsiz. Daha demin patlıcanı
yerden yere vuruyordun, şimdi methediyorsun” demiş. Dalkavuk bakmış, pabuç
pahalı. O güne dek sultanın öfkesinden kellesini kurtarması boşuna değilmiş.
Yapıştırmış cevabı: “Haşmetli padişahım, ben patlıcanın değil, sizin
dalkavuğunuzum.”
***
4+4+4 tartışmaları gündemi epey meşgul etti. Dalkavuk
kadroları doldu, taştı; eğitimi bilen bilmeyen herkes sarıldı kâğıda kaleme,
döktürdü. Sorulmadık söylenmedik lakırdı bırakmadılar, bir husus hariç: Amaç –
sonuç ilişkisi.
Yorgun Tarihçi gözlerim, olayları 5 – 10 senelik fazlar
halinde değil, 80 – 100 senelik süreçler bağlamında görmeye alışkındır. Zira iki
kuşak önceki aile büyüğünden -mesela- kıvırcık saç genini almamız gibi,
başımıza gelen kimi hadiselerin dünkü eylemlerimizden değil, evveli günkü marifetlerimizden
kaynaklanabileceğini öğrendim.
Lafı dolandırmanın âlemi yok. Mesele şudur: Ülkemizde 89 yıldır uygulanan “laik” eğitim
sistemi, her nasılsa aday kadrolar arasında laiklik ön tanımına en uzak duran
görüşü, hem de seçmenin yarısının desteğiyle iktidara taşımak gibi bir sonuç
verdi. Cumhuriyetin eğitim tornasından geçen nesiller, kendilerine öğretilen
her şeyin aksini yeğlediler.
Demek ki amaçla sonuç arasında en azından belirgin bir fark
var. Bu açık. Kendilerini “laik” Türkiye’nin savunucusu addedenler,
birbirlerine dalkavukluk etmeyi bir bıraksa da, külahlarını önlerine koyup bu
farkın, haydi dilimizi korkak alıştırmayalım bu uçurumun nelerden
kaynaklandığını teşhis etse. Yoksa sosyal medyada körler sağırlar birbirini
ağırlar misali ah-vah etmenin ne bugüne ne geleceğe bir faydası olamayacak. Dost
acı söyler.
Alkışlar arasında kabul edilen yeni yasa ile “dindar”
nesiller yetiştireceğini düşünenler de o kadar emin olmasın. Eldeki boyanın
rengi ne kadar kuvvetli olursa olsun, duvar içindekini kusar. İçinde ne
olduğunu biliyor muyuz? Bir önceki devrin yarı cahil bilgelerinden daha iyi
analiz edebildik mi nesilleri? Dost, burada da acı söyler. Zira çevredekiler
patlıcanın mı dalkavuğudur, padişahın mı, zaman gösterecek.
Üstelik bir işi bilmekle öğretmek arasında öyle çok Kaf Dağı
var ki! Her Türk Türkçe öğretebilir mi? Her imam Din öğretebilir mi? Ya da
vakıf üniversitelerinde çokça örneğini gördüğümüz gibi, her asker Tarih
öğretebilir mi? İnkılap Tarihi derslerine emekli subayları sokan da, din
bilgisi derslerine cübbeli imamları sokan da aynı hatayı yapıyor.
***
Eğitimin, eğitim planlamasının öncelikli meselesi, amacı sır
değil. Malumu ilan edelim: Eğitimin amacı gençleri geleceğe, hayata
hazırlamaktır. Onların hem kendi yaşamlarını sürdürecek hem de ülkeye ve
insanlığa yararlı olacak ekonomik ve entelektüel donanıma sahip olmalarını
sağlamak. İşte bu.
Bugün 5 yaşında olan Ahmet / Mehmet/ Ayşe / Fatma 15 yıl
sonra İngiliz, Alman, Çinli, İranlı, Amerikalı yaşıtına göre ne durumda olacak?
Onların keşfettiği teknolojinin imalatçısı, işçisi mi, kendi geliştirdiği
teknolojinin patent sahibi mi?
Osmanlının enkazından dinamik bir ülke kurmayı başaran bir
toplumun artık geri kalmışlık hamasetinden kurtulmasının zamanı geldi de
geçiyor. Neden geri kaldığımızı, neden hala “gelişmekte olan” ülkeler arasında
sayıldığımızı bir yana bırakın. Oradan çok bayat kokular geliyor. Gelin şunu
düşünelim: Eğitim sistemimizin dalkavuklar ve yarı cahiller değil, Steve Jobs’lar,
Bill Gates’ler yetiştirebilmesi için neler yapabiliriz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder