Eskiden mahalle esnafından alışveriş edilirdi. Hane
ihtiyaçları da öyle küfe yüküyle olmazdı. Makul boyda, taşınabilir ağırlıktaki
torbaları, fileleri götürürdük evimize. Süpermarket henüz icat olmamıştı. Ufak tefek
alışverişe genellikle evin çocuğu yollanır ve sıkı sıkı tembihlenirdi:
İyisinden iste! ‘Bakkal amca, annem yufka istedi ama iyisinden olsun’ veya
‘manav amca annem domates istedi, iyisinden versin dedi’ replikleri ben
yaştakiler için gayet alışıldık, tanıdık cümlelerdir.
Devir değişti. Mahalle hayatı, TV dizilerinin yarı gariban
yarı nostaljik dekoru artık. Herkes sitelerde yaşıyor, yaşamayanlar ise
hayalini kuruyor. Bambaşka bir değerler sistematiği söz konusu. “Düzgün”
kimselerin, “duruş” sahibi kimselerin muteber sayıldığı bir düzen bu. Tırnak
içindekilerin her ikisi de satın alınabilen şeyler üstelik.
TV reklamlarında site (ev değil, yaşam tarzıymış, öyle
diyorlar) pazarlayan amcaların dünyasında öğretmen ayakkabı satıcısından
faksız. Eğitim de pabuç gibi satın alınan ve iyisi istenen bir “şey”. Bir
reklamda evin babası olduğu düşündürülen biri sabah uyanır uyanmaz karşısında
ayakkabı satıcısını buluyor. Satıcının avuç içlerinde kıymetli bir
nesneymişçesine arz ettiği ayakkabılara bakıp gülümsüyor. Tam bu takdim
merasimi sırasında sağdan bir hanım teyze beliriyor ve “sizin çocuk da
derslerinde pek başarılı efendim” mealinde bir takım lakırdılar ediyor. Baba
rolündekinin yüzündeki şaşkın gülümseme pide gibi yayılıyor.
Darwin ne demiş? Değişime ayak uyduran türler hayatta kalır.
Pekâlâ, biz de öyle yapmaya gayret edelim ve öğretmenin iyisi nasıl seçilir,
kokusu, rengi olmayan bu “nesne”nin iyisi nasıl anlaşılır, sıralayalım:
Evvela çocuğu durmadan metheden öğretmene şüpheyle bakın.
Muhtemelen sizinkinin hangisi olduğunu dahi çıkaramadığı için yuvarlak sözlerle
vaziyeti idare etmeye çalışıyordur. Böyle öğretmen olur mu demeyin. Nasıl
olmasın? Haftada 20-24 saat derse giriyor. Haftalık ders yükü düşük branşlardan
birinin, mesela Tarih, Coğrafya, Biyoloji, Felsefe gibi bir dersin öğretmeni
ise 10-12 farklı sınıfa ders veriyor demektir. Bu hesaptan hareketle 200-250
kadar öğrencisi vardır ve inanın bazılarını hatırlayamayacaktır. Ayaküstü
yakalayıp “hocam, nedir bizim çocuğun durumu” deyiverirseniz, nezaketinden
“Nerden bileyim senin çocuğun kim. Veli görüşme saatinde gelsene kardeşim”
diyemez, mecburen idare-i maslahat yoluna gider.
Veli toplantısında “sizin çocuk çok zeki ama çalışmıyor”
diyen öğretmen de kafanızda soru işareti uyandırmalı. Bir kere zeki bir çocuk
olduğunu nereden anlamış, onu bilmek lazım. Derste anlatılanları hemen
kavraması, zekâsına işaret ediyor demek istemiş olabilir. Buna rağmen çalışmadığını,
önceki derslerde öğretilenleri unutmasından çıkarıyorsa, o zaman çocuk
öğretmenin söylediği kadar zeki de olmayabilir. Zira hafıza, zekânın önemli
göstergelerinden biridir. Madem bunlara rağmen öğretmenden “zeki ama
çalışmıyor” sözünü işitiyorsunuz o zaman mealini de anlayın: Veli olarak
çocuğunuza yeterli ilgiyi ve özeni göstermiyorsunuz diyor hoca, onu demeye
getiriyor. Haftada bir-iki gün iki yahut dört ders saati gördüğü bir öğrencinin
evde ders çalışmasını sağlamak, takdir edersiniz ki öğretmenin işi değildir.
Üzerinize düşeni yapınız. Öğretmene ilgisiz demeden, çocuğu çalışmadığı için
azarlamadan önce kendi ödevinizi yapıp yapmadığınızı kontrol edin.
Sıradaki özellik hakkında aklınızdan geçeni biliyorum. Hemen
söyleyeyim, yanılıyorsunuz. İyi bir öğretmen olmak için çocuk sevmek gerekmez.
Doktor, hastaları sevdiği için mi tıbbı seçti? Ya da zanlı sevgisi yüzünden mi
yargıç, savcı, avukat oluyor insanlar? İyi bir öğretmen olmak için çocuk sahibi
olmak ya da çocukları sevmek gerekmez. Bu sadece öğretmenin o gürültücü
kalabalığa katlanmasını kolaylaştırır. İyi öğretmen, bilgiyi sever, öğrenmeyi sever,
öğretmeyi sever. İşi de budur zaten. Bilmek, öğrenmek, öğretmek.
Esasen, uygarca yaşayacak geliri elde edebilen, mesleki
donanımını geliştirmesi için kendisine yeterli zaman tanınan, mesela haftada 1
günü boş bırakılan her öğretmen iyidir. Mesleğini daha iyi icra edebilmesi için
minimum şartlara sahip sayılabilir. 200’ü aşkın öğrencinin adını, sanını, hangi
derste başarılı olup hangisinde zorlandığını takip edebilmesi için zaman ve
olanak tanınırsa, enim olun her öğretmen elinden gelenin en iyisini yapacaktır.
Sizin için değil ha! Sakın üzerinize alınmayın. Çocuk için.
Gelecek için. Hatta bazı durumlarda öğretmen, anne babaya rağmen, çocuğun
geleceği için, elinden gelenin en iyisini yapmaya, daima gayret eder. Bu yüzden
saygıyı hak ediyor öğretmenler. Hepsi. Hepinizden.
19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramınız kutlu
olsun. Siz de çocuğunuzun öğretmenini bu önemli bayram vesilesiyle kutlamayı
unutmazsınız, değil mi? Size güveniyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder