YOKSULLUĞUN ÇARESİ YOK MU? VAR!




Güzel memleketimde yokluk yüzünden, yoksulluk yüzünden ne acılar yaşandı… Anadolu’nun bereketli toprağı, nicedir fukaralıkla yoğruluyor… Yetmedi mi?

1980 darbesinden bu yana akan her damla gözyaşını bilecek yaştayım. Ancak yoksulluğun nelere mal olduğunu anlamak için o kadar geçmişe gitmeye gerek yok. Sadece 15 sene önceye bakmak yeterli. 1999 desem? 17 Ağustos depremi desem?

O zaman da resmi açıklamalar 14 bin can kaybından bahsediyordu. Halbuki biz, tüm iç organları aylarca sarsılan depremzedeler, en az 40 bin yaşamın 45 saniyede yitip gittiğini biliyorduk.  Bundan adımız gibi emindik…

Yaşanan facia bir doğal afet değildi. Tek nedeni yoksulluk ve hukuksuzluk olan bir kitle katliamıydı. Uygar ülkelerde 7.4 şiddetinde deprem olmuyor mu? 3-5 kişiden fazla can kaybı? Yok.

O zaman da yabancı ülkeler yardım teklif etmişti. Mesela Yunanistan, arama – kurtarma ekiplerini yollamakla kalmamış, banyo ve tuvalet işlevi gören bir gemi göndermek istemişti. Dönemin sağlık bakanı zat gerek yok, benim vatandaşım deniz kıyısında işini hallediyor diye demeç vermiş, depremzedeleri kendi mağara adamı zihniyetine mahkum etmişti…

O zaman da Gölcük, Yalova, Değirmendere, Avcılar ve daha nice yerleşimde çöken, dehşet verici bir demir yığınına dönen, daha ziyade resmi binalar ve ucuz malzemeyle, yönetmeliğe uyulmadan inşa edilmiş apartmanlar olmuştu…

Ve o zaman da sorumlular ya buhar olup uçmuş ya da trajikomik hapis cezalarıyla birkaç yılda paçayı kurtarmıştı. Veli Göçer desem, hemen içinizi bir sıkıntı kaplayacaktır mesela. Oysa ona imar izni, inşaat ruhsatı veren belediyecilerin bir tekini bile tanımadık, bir tekinin bile ismini kaydedemedik…

Yoksulluk, ucuzculuk, kalitesizlik yeterince cana mal olmadı mı? Soma’da yaşananlar da öncekilerden farklı değil. Yoksulluğun pençesine düşen yurttaşın, aşağılık şartlara “ekmek kapısı” diye razı olması…

İyi de biz her derdin çaresini sıfırdan bulmak zorunda mıyız? Taa en baştan başlayıp kalın kafalara laf anlatmaya, neden bu işlerin böyle olmayacağını izaha çabalamakla ömür tüketiyoruz. Ben naçizane, artık yıldım.

Cehalet kader belki ama cahil kalmak bir tercih meselesi. 1.000 TL değerinde cep telefonu almasını, içine internet koymasını bilen, sakın ha “okutmadılar” demesin. “Bilemedik” demesin. Bal gibi biliyordun. Yoksulluktan kurtulmanın yolunu da biliyordun, yurttaşı yoksul bırakmamanın yolunu da. Olan biteni göze aldın, o kadar. Bu yüzden artık nefesimi yormuyorum.

Ülkedeki yoksulluğa bir çare bulmaya İÇTENLİKLE niyet eden varsa, buyursun aşağıdaki konferansı izlesin. Jessica Jackley’in TED için verdiği bu konferansın Türkçe altyazılarını ben hazırlamıştım. Bugüne kadar 1,071,639 kişi izlemiş. Artık ben susuyorum. Söz “bir bilen”de:


http://www.ted.com/talks/lang/tr/jessica_jackley_poverty_money_and_love 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder