Birçok
memeli, yavrusunu birkaç ay içinde büyütür. Dünyaya geldiği andan
itibaren en fazla 1-2 yıl içinde yavru kendi başına hayatta kalacak
beceri ve gelişimi gösterir. Anneye en bağımlı memeli türlerinden
fillerde bile yavrular anneden en geç 3 yıl içinde tamamen bağımsız hale
gelir.
Oysa insan yavrusunun kendi başına yaşamını sürdürecek hale gelmesi, nereden baksanız 15-18 yıllık bir emek istiyor.
Eskiden
ne biliyorsak büyüklerimizden, kitaplardan ve okuldan öğrenirdik. Oysa
teknoloji insan yavrusunun öğrenme kanallarını inanılmaz bir hızla
çeşitlendirdi. Aklımıza gelmedik yerlerde, olmadık kayıtlar kazınıyor,
yavrularımızın zihnine…
“Değer”lerin
fiyatlandırıldığı, “fikir”lerin capsleştiği bir çağdayız. Çocuk
yetiştiren her birimiz için “el kadar” bebelerden okkalı sorular
işitmek, mukadderat haline geldi. Hayatımızın en zor sorularını çocuklar
soruyor.
Mesela?
Oğlumuz
bir yerde, bir telefon ekranından Rihanna’nın S&M klibini izliyor ve
sadomazoşizmi öğreniyor. Ahlaki değerleri henüz gelişmediği için kalkıp
beğendiği kızı dövüyor ve karşımıza geçip “çok sevdiğim için dövdüm, ne
var ki bunda?” diyor…
Bir başka
okulda, bu defa 12-13 yaş grubu kızlar Britney Spears’in internette
çıkan fotoğraflarına bakıyorlar. Ardarda on tane Madonna – Spears
öpüşmesi fotoğrafını gören bir tanesinin içi endişeyle doluyor. Akşam
eve döndüğünde annesine ağlayarak soruyor: “ben de arkadaşım Ayşe’yi /
Fatma’yı çok seviyorum yoksa lezbiyen mi oldum?”
Daha
küçük biri, annesi çalıştığı için 1 yaşından itibaren yuvaya ve sonra
anaokuluna giden, boyama kitaplarıyla gerçeklik arasında bağlantı
kuramamış biri ise farklı bir soruyla çıkıyor karşımıza: Arabayla
geçerken yol kenarında gördüğü ağaçları “oraya kim yapıştırmış?” diye
merak etmekte…
Odasında
kendi televizyonu var. Kimse ne izlediğine, ne zaman izlediğine
karışmıyor. Zira “özgür bir birey” olarak yetiştirilmekte… Bir dini
programda duyduğu, Allah istemezse toprağa tek damla yağmur düşmez sözünü
sınıfta iddialı şekilde savunuyor. Tezini öğretmenine kabul
ettiremeyen, yağmurun neden yağdığına ilişkin bilimsel açıklamayı duymak
dahi istemeyen bu 3. sınıf öğrencisi, anne babasına “kurban bayramında
neden dinsizleri kesemiyorlar?” diye sormakta…
* * * * *
Evet,
olabildiğince uç örnekler seçtim. Belki bu kadar zorları size denk
gelmeyecek. Belki epey rutin sayılabilecek “neden yaşıyoruz?” “ölünce
nereye gideceğiz?” gibilerle karşılaşacaksınız. Ha, evet. Bunlar kolay
sorular
Yetişkinler
âleminde hemen hepimiz seks, eşcinsellik, din, ölüm, ahiret, hatta
hastalık gibi ikircikli meseleler hakkında bir takım bilgilere, çoğu
defa da kendimize göre doğru saydığımız bazı fikirlere sahibiz. Ancak
çocuktan gelecek bu kapsamdaki sorulara nasıl yanıt vermeliyiz?
Öncelikle
hiçbir cevap vermeden geçiştirmemelisiniz. Lise son sınıfa giden ve
kabristan sözünü Özbekistan, Macaristan gibi bir ülke adı sanan gençler
gördüm. Bilgisiz bırakmak en fenası.
Zor
sorunun konusu hakkında bilginiz varsa (ama gerçekten pür bilgiyse,
inanç / fikir / tercih değilse) bu bilgiyi yalın ve açık bir şekilde
çocukla paylaşın. Örneğin tıp hekimi bir baba iseniz eşcinsellik ile
hemcinsini dostça sevmek arasındaki farkı açıklayacak bilgiye sahipsiniz
demektir.
Bilginiz
yoksa veya yetersizse ne yapmalısınız? Mesela çocuk bana asansörün nasıl
çalıştığını sorsa, gönül rahatlığıyla anlatabilirim. Hatta bir maket ya
da çizim bile yapıp açıklayabilirim. Ancak ütüye giden elektriğin ısıya
dönüşmesine karşılık kablodaki elektriğin neden ısınmadığını anlatamam.
Tam olarak bilmiyorum çünkü.
Bilginizin
yetersiz olduğu konularda savsaklama cevaplar vermeyin. “Ben de bu
kadarını biliyorum” deyin. Emin olun, çocuğun gözünde itibarınız
sarsılmaz, karizmayı çizdirmezsiniz. Tam tersine, “bunu fen öğretmenine
sorsan daha doyurucu bir cevap alabilirsin” demeniz uygun ve çocuk için
yararlı olur.
Din,
cinsellik, ahlak gibi daha soyut ve görece kavramları ise lütfen bir
rehber öğretmene veya bir psikoloğa danışmadan anlatmaya, bu konudaki
görüşlerinizi çocuğa benimsetmeye kalkmayın. Bilgi vermek ile dünya
görüşünü benimsetmek arasında dağlar kadar fark var.
Çocuğunuz
sizin görüşünüzün tam tersini savunan birine, örnekse bir filozofa, bir
sanatçıya veya bir edebiyatçıya hayran olursa haliniz duman olur.
Unutmayın ki çocuklar artık sadece aileden öğrenmiyor. Öğrenme, daha
ziyade eğitim ortamları dışında, bilgisayarda ve internette
gerçekleşiyor.
Teknoloji
kullanımını yasak da edemezsiniz. Görüyoruz ki koskoca hükümetler bile
internet erişimini engelleyemiyor. Teknoloji ile birey arasına duvar
örmek mümkün değil.
O halde
amacınız ne olmalı? Sizde var olan doğru ve bilimsel bilgiyi çocuğa
vermek; inanç ve ahlaki değerlere gelince de “bana göre böyle, sen de
zamanla bilgini arttıracak, kendi doğrunu bulacaksın” demek.
Unutmamalısınız
ki, çocuğunuz sizin küçük bir kopyanız değil. Asla da olmayacak. O yeni
biri. Başka biri. Sizin yardımınızla hayata tutunuyor ama emin olun
sizi birebir taklit etmeyecek. Her doğrunuza “haklısın” demeyecek.
Zor sorularla baş etmek, çocuk yetiştirmenin kaçınılmaz bir parçası. Hepinize bu zorlu sınavda başarılar diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder