Cemal Süreya’nın o güzelim şiirini bilir misiniz?
Şöyle der şair, Kahvaltı şiirinde:
Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem
Ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı
Ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı
Güne
sevdiğinin yanında uyanmak, ayaklarının üstünde sağlıklı, ağrısız,
sızısız durabilmek, sabahı taze ekmek kokusuyla içine çekebilmek ne
güzeldir. Mutlu başlanan güne gülümseyerek devam edebilmek ise
kahvaltıdan fazlasını gerektiriyor, elbet. Hele günlerce, aylarca,
yıllarca mutlu kalmak…
Bilim
insanları dünyalıların mutluluk seviyesini ölçmeye çalışmış. Hatta
harita üzerinde “hayatından memnun musun?” sorusuna verilen yanıtlara
göre ülkeleri ve halklarını işaretlemişler…
↑ Bu haritada koyu kırmızılar “en mutlu” açık sarılar “en mutsuz” ülkeleri gösteriyor. Türkiye en mutsuzlardan bir basamak yukarıda…
↑ Burada da maviler en mutlular, kırmızılar en mutsuzlar. Güzel yurdum yine en mutsuzdan azıcık hallice…
Netice? Neresinden baksanız tatsız.
E, nasıl mutlu olacağız peki?
MULULUĞUN ÖZGÜRLÜKLE BİR İLGİSİ OLMALI
Mutluluk
ortalaması yüksek topluluklara baktığımızda öncelikle temel hak ve
ÖZGÜRLÜKler açısından bizden çok ileride olduklarını görüyoruz.
Toplumsal mutluluğun ilk bileşeni bu, özgürlük. Evde, sokakta,
internette, kamusal alanda, isyerinde, okulda, siyasette ve sivil
toplumda özgürlük.
Toplumsal
mutluluğun ikinci en önemli bileşeni ise REFAH. Kalkınmış ülkeler,
gelir dağılımı daha adaletli olan topluluklar, diğerlerine göre daha
mutlu.
Mutlu bir topluma açılan kapının diğer anahtarları barış, temiz çevre, yaygın ve etkili sağlık hizmetleri ve sair…
Aslında gamlı baykuş gibi oturmanın alemi yok. Yapılacaklar belli.
Yapabildiklerimiz yapmalı, gücümüzü aşanları yaptırmak için yardımlaşmalı, dayanışmalıyız galiba. Değil mi?
Mutlu pazarlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder