Zira bugün çocukların vatandaşı oldukları devletlerden, üyesi oldukları ailelerden ve parçası oldukları toplumlardan korunması gerekiyor.
Ne tuhaf değil mi?
Çocuğu, onu dünyaya getiren anne babadan korumak gerekebiliyor. Ya da her vatandaşına olduğu gibi çocuklara da hizmet etmesi gereken devletler, hayatlarını zindan edebiliyor.
Ve toplumlar, öyle tuhaf kurallar inşa ediyor ve öyle kuvvetli kazıyorlar ki ortak bilince… Milyonlarca çocuklara eziyet edeceğini aklının ucundan geçirmeden, bir dizi sapkınlığı “gelenek” etiketi altında meşrulaştırabiliyor, adına toplum dediğimiz organizma.
NE OLACAK BU ÇOCUKLARIN HALİ?
Öncelikle UNICEF’in sayfasından Çocuk Hakları Evrensel Sözleşmesini bir inceleyelim.
Ülkemiz de Çocuk Hakları Evrensel Sözleşmesine imza koyan, yani onu uygulamaya söz veren devletlerden biri. Mesela Başbakanlık sitesinden aşağıdaki dokümana ulaşmak mümkün:
Oysa vaat edilen haklar çocukların yaşamına ne ölçüde yansıyor?
Çocuklar, söz konusu “sözleşme” ile sahip olmaları gereken eksiksiz biçimde gelişme hakkına, istismar ve sömürüden korunma hakkına gerçekten sahipler mi?
Aşağıdaki harita*, ülkemizin sözü ile eylemi arasındaki uçurumu gözler önüne sermeye yetiyor:
Öncelikle 80 milyonluk Türkiye olarak şu konuda anlaşmak zorundayız:
18 yaşın altındaki herkes ÇOCUKtur.
Çocuk evlenmez. Evlendirilmez.
Çocuğa cinsellik penceresinden bakılmaz. Pedofili yani sübyancılık suçtur, en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.
Çocuk belli bir kıyafete girmeye zorlanamaz. Serbestçe gelişme hakkı gasp edilemez. Bu yüzden ortaokullarda türban uygulamasına derhal son verilmelidir.
Çocuk işçi çalıştırmak suç kapsamına alınmalıdır. 18 yaşın altındaki bireyler, henüz gelişme çağındadır. İş gücü olarak görülmeleri her şeyden önce Çocuk Hakları Evrensel Sözleşmesine aykırıdır.
Çoğu defa yoksulluk yüzünden, kimi örneklerde de başka sebeplerle, aileleri ve kötü niyetli kimseler tarafından dilenciliğe zorlanan çocukların kurtarılması, korunması ve yetiştirilmesi devletin görevidir. Sokaklarda, caddelerde, otoyollarda dilendirilen, mendil vs. satmaya zorlanan bu çocukların Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından himaye altına alınması şarttır.
Evrensel doğruları çivi çakarcasına söyleyelim, kurumları göreve çağıralım, pekâlâ. Ancak sade yurttaş olarak bizlerin yapabileceği hiçbir şey yok mu?
Var.
Öncelikle asla ve asla dilenci çocuklara para, yiyecek, giysi ve sair vermemeliyiz. Sokaktan beslenmeleri, onları sokağa ve dilenciliğe daha da mahkûm edecektir.
İkincisi her ne kadar mükemmel işlemediğini görüyorsak da, kurumları büsbütün yok saymayalım. Tanık olduğumuz bir çocuk istismarı olduğunda, olayın nev’ine göre ya Çocuk Polisine ya da Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna müracaat etmeliyiz.
Tüm bu hak ihlalleri ile en çok da sübyancılık ve çocuk yaşta zorla evlendirilme sorunu ile mücadele eden sivil toplum hareketlerine elimizden geldiğince destek olalım.
Bunlardan biri ve bence en doğru kampanyayı yürüteni, “Çocuk Bedenime Dokuma” hareketi. Aşağıdaki bağlantıdan bu gönüllü ve hayırlı işi yapanlarla irtibat kurabilir, çocukların korunması için bir el de siz verebilirsiniz.
Çocuk Bedenime Dokuma Facebook sayfası
Çocuk Bedenime Dokuma blogu
Çocuk Bedenime Dokuma Twitter hesabı
* Harita şu adresten alınarak, yazar tarafından Türkçeleştirilmiştir.Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder