Ben pek hoşgörülü olduğumu söyleyemem.
Sabırlıyımdır gerçi.
Sabrımın sınırına gelince -tanıyanlar bilir- diyeceğimi der, çeker giderim.
Fıtratım budur.
Necip Türk milleti benim gibi değil ama.
Acayip hoşgörülü.
Aşırı hoşgörülü.
Öyle hoşgörülü ki, kendisine ayrılan hoşgörünün sonuna gelindiğinin bile farkında değil. Bu engin (!) hoşgörü onu nereye sürüklüyor, anlamış gibi görünmüyor…
Konu hoşgörü olunca sizi mükemmel bir zihinle, değerli bir beyefendiyle tanıştırmak isterim:
Felsefenin en tatlı bilgesi Karl Popper ’la!
Popper’in büyük eserlerinden birini, The Open Society and Its Enemies adlı iki ciltlik kitabını, yine büyük ve şahane bir hoca olan Mete Tunçay, Harun Rızatepe ile birlikte Türkçe’ye çevirmiş.
Eserin adı Açık Toplum ve Düşmanları .
Açık Toplum ve Düşmanları, orijinal haliyle 1945 yılında okuyucuyla buluşmuş.
Popper’in Hitler Nazizmine saldırısı ve kendi demokrasi anlayışını savunması niteliğindeki bu değerli eseri temin etmek için aceleci davranmanızı öneririm. Zira siz temin edene kadar tükenebilir.
Görünen o ki, felsefe kitaplarının çoğunda olduğu gibi bu nefis çeviri de yeter sayıda ve sıklıkta basılmamış. İlk baskısı 1994 yılında Remzi Kitabevinden çıkmış. 2000 yılında yeniden basıldıysa da bu nüshasına ulaşmak pek mümkün değil gibi. 2013 tarihli yeni naskısı ise bugün birçok kitapçıda bulamayacağınız kadar azalmış durumda.
Kitabı okumadan önce Karl Popper’i ve fikirlerini daha yakından tanımak için bir konuşmasından alıntı yapmakta fayda var.
Hitler’in seçimle göreve gelmesi ve Almanya’nın başına geçmesi meselesine “hoşgörü” merceğinden bakıyor Popper ve bakın hoşgörünün sınırını nasıl çiziyor:
Her şeyi hoş görmenin sonu, hoşgörünün büsbütün ortadan kalkmasıdır.
Hoşgörünün sınırlarını, hoşgörüsüzleri de kapsayacak kadar genişleterek toplumu hoşgörüsüzlerin saldırılarından korumayı akıl edememek, sonunda hoşgörülüleri de hoşgörünün kendisini de yok edecektir.
Bu ifadeyle, mesela, toleranssız düşünce akımlarının toplum nezdinde baskılanmasını kastetmiyorum. Akla uygun bir karşı tezi üretilebildiği ve kamuoyundaki yansıması göz önünde bulundurulduğu müddetçe, elbette herhangi bir görüşü yasaklamak ya da baskılamak akıllıca değil.
Ancak hoşgörüye yer vermeyen fikirlerin, gerektiğinde güç kullanılarak bastırılmasını savunalım ki, bunların bizimle akıl düzleminde karşılaşmaya ne kadar hazırlıksız olduğu çabucak ortaya çıksın.
Böyleleri akıl düzleminde tartışmaya alışık değillerdir. Mantıklı bir eleştiriye yumruklar ya da silahlarla karşılık vermeleri işten bile değildir.
İşte bu nedenle, hoşgörünün korunabilmesi adına, hoşgörüsüzlere karşı hoşgörülü olmama hakkını talep edebilmek gerekir.
Kendini yasanın dışına konumlandıran, hoşgörüsüzlüğü bir öğreti gibi benimseyen ve yücelten herhangi hareketi, cinayetin veya adam kaçırmanın ya da köle ticaretinin yüceltilmesi kadar ciddi ve o biçimde suça teşvik saymalı ve buna göre kovuşturmaya tabi tutmalıyız.
Kaynak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder