Hoşgörülü müsünüz?
Hayır, okuru göremiyor tek tek tanıyomıyorum da o bakımdan sordum.
Ben
pek hoşgörülü olduğumu söyleyemem. Sabırlıyımdır gerçi. Sabrımın
sınırına gelince (tanıyanlar bilir) diyeceğimi der, çeker giderim.
Fıtratım budur.
Necip Türk milleti benim gibi değil ama.
Acayip hoşgörülü.
Aşırı hoşgörülü.
Öyle hoşgörülü ki, kendisine ayrılan hoşgörünün sonuna gelindiğinin bile farkında değil.
Hoşgörü
fazlasından ve kafayı öne – arkaya sallayarak her şeyi tasdik etme tiki
yüzünden, azıcık sersemlemiş vaziyette. Bu sersemlik de gündeme cıvık
gibi yayılmış bulunuyor…
Bendeniz,
bütün hoşgörüsüzlüğüm bir yanda dursun, bu yaz Viral Edito okurlarını
bir nebze ihmal etmek pahasına, uzun zamandır üzerinde çalıştığım
kitabımı bitirmeye azmetmiş bulunuyorum, efendim. Yazılarımı bu yüzden
seyrekleştirdim. Hoşgörünüze sığınıyorum.
Kimleri
hoşgörmediniz ki, bana mı kıyacaksınız? Seversiniz beni, bilirim. Hele
sosyal medyaya ve okur yorumları kısmına bıraktığınız övücü sözlere ne
kadar teşekkür etsem azdır. Sağ olun, var olun.
Madem
maruzatımı beyan ettim, o halde sizi bu seferlik kime emanet ettiğimi
de açıklayayım: Felsefenin en tatlı bilgesi Karl Popper’a!
Karl’cığım,
sizleri gündemin lağım kokusundan kurtaracak, aklın ve bilgeliğin
huzurlu kollarına bırakacak. Benim gibi çalçene de değil. Tefekkürün,
felsefenin üstadı, bakın birkaç cümlelik bir paragrafla nasıl açacak
görüşümüzü:
Her şeyi hoş görmenin sonu, hoşgörünün büsbütün ortadan kalkmasıdır. Hoşgörünün sınırlarını, hoşgörüsüzleri de kapsayacak kadar genişleterek toplumu hoşgörüsüzlerin saldırılarından korumayı akıl edememek, sonunda hoşgörülüleri de hoşgörünün kendisini de yok edecektir. Bu ifadeyle, mesela, toleranssız düşünce akımlarının toplum nezdinde baskılanmasını kastetmiyorum. Akla uygun bir karşı tezi üretilebildiği ve kamuoyundaki yansıması göz önünde bulundurulduğu müddetçe, elbette herhangi bir görüşü yasaklamak ya da baskılamak akıllıca değil. Ancak hoşgörüye yer vermeyen fikirlerin, gerektiğinde güç kullanılarak bastırılmasını savunalım ki, bunların bizimle akıl düzleminde karşılaşmaya ne kadar hazırlıksız olduğu çabucak ortaya çıksın. Böyleleri akıl düzleminde tartışmaya alışık değillerdir. Mantıklı bir eleştiriye yumruklar ya da silahlarla karşılık vermeleri işten bile değildir. İşte bu nedenle, hoşgörünün korunabilmesi adına, hoşgörüsüzlere karşı hoşgörülü olmama hakkını talep edebilmek gerekir. Kendini yasanın dışına konumlandıran, hoşgörüsüzlüğü bir öğreti gibi benimseyen ve yücelten herhangi hareketi, cinayetin veya adam kaçırmanın ya da köle ticaretinin yüceltilmesi kadar ciddi ve o biçimde suça teşvik saymalı ve buna göre kovuşturmaya tabi tutmalıyız.
The
Open Society and Its Enemies (Açık Toplum ve Düşmanları) kitabından
yaptığım bu alıntıya doyamadıysanız Mete Tunçay’ın çevirdiği Türkçesini alıp okuyunuz efendim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder