Çoğumuz
pazar sabahları ailece kahvaltı etmeyi severiz. Ardından gazetelere
“bakılır”, değil mi? Bu Pazar gelin, eğitim haberlerine kısa kısa bir
bakıverelim. Evin huysuz ninesi de ben olayım, her haberin üstüne iki
laf yazayım ki, ütülenmedik kafa kalmasın, değil mi efendim.
Ne güzel demiş atalarımız: Ne kadar köfte, o kadar ekmek. Yoksa dememiş mi? Bu söz sokak argosu muydu, bilemedim şimdi. Neyse.
Öğretmen
maaşları ile öğrenci başarısı arasında bir ilişki var mı diye bakmış,
istatistikçiler ve eğitimciler. Var olduğunu biliyoruz, değil mi? Hiç üç
kuruşa çalışan, emeği sömürülen ve değeri bilinmeyen ile el üstünde
tutulan bir olur mu?
Mesela başarıda liste başı durumundaki Finlandiya’da öğretmenler yılda 42.810 dolar maaş alıyorlarmış. TL cinsinden ayda 7.000 liradan fazla yani. Ayda 7 bin lira maaş!
Kime? Öğretmene! Çok mu? Şimdi benim şerrimden çekinip içinden “e, çok
tabii” diyorsan, eğitim adına başımıza gelen her şeye müstahaksın canım
kardeşim. Kusura bakma. İyi maaş, kaliteli personeli sektöre / mesleğe
çeker. Kaliteli, kabiliyetli personel de sektörü / mesleği yükseğe
taşır. Bakınız, Finlandiyalı öğrenciler 2012 – PISA sınavlarında dünya
birincisi olmuş.
Bizde durum nedir? Başarıda 65 ülke içinde 42. sıradayız.
Öğretmen maaşları da aylık ortalama 2.000 TL civarında. Şimdi kimse
kalkıp öğretmenlik kutsal meslektir, gönül işidir falan demesin.
Herkesin geçindirmek zorunda olduğu bir ailesi var ve herkes emeğinin
karşılığını alacağı bir işte çalışmayı hak eder. Bir öğretmen onuruyla
yaşamını sürdüreceği kadar para kazanamazsa, ülke eğitimi de bu halde
olur. Yani prensip basit: Ne kadar köfte o kadar ekmek…
Gelelim
ders kitaplarına. Hollanda’da yaşayan Türkiyeli ve Faslı Müslümanlar
“lise ders kitaplarında ayrımcılık içeren ifadeler var” diyerek şikâyetçi olmuşlar.
Elbette hiçbir ders kitabı hiçbir çeşit ayrımcılığa zemin olamaz,
olmamalı. Ancak Türkiye’de okutulan lise tarih kitaplarını bir zahmet
açınız, bakınız. Kırım Tatarlarını ihanetle suçlamaktan tutun da
Arapları aşağılamaya kadar her türlü çağdışılık mevcuttur! Cinsiyetçilik
bizde, ırkçılık bizde, ayrımcılık bizde… Biz yapınca “normal” ama iş
Hollanda’ya gelince “çok ayıp” diyoruz. Tencere dibin kara demeden önce kendi çarpıklarımızı düzeltsek…
Orta boy bir Avrupa ülkesinin nüfusu kadar öğrencimiz var. Bu yıl kaç öğrenciyle başladık, eğitim – öğretime dersiniz?
Okul öncesinde 1.065.000İlkokulda 5.645.000
Ortaokulda 5.090.000
Liselerde 4.600.000
Toplam 16.400.000
Eh,
tabii bu kadar çok öğrenci olunca bankanın, marketin üstüne, bakkalın
arkasına, otoparkın kıyısına okul adı altında bir takım işletmeler
açılması da kaçınılmaz mı olmuş, nedir? Aljazeera (elcezire)’den Umay Aktaş Salman’ın
haberi, bu güzide ilim irfan yuvaları (!) hakkında ayrıntılı bilgi
içeriyor. İnsan gerçekten hayret ediyor, sevgili Pazar kahvaltısı
okuyucuları…
Liselerde
toplam 4 milyon 600 bin öğrenci var demek, neresinden baksak her sene 1
milyon civarı genç liseden mezun olacak, üniversite kapısına dayanacak
demektir. Nerede okuyacak bu çocuklar? Üstelik sevdikleri,
becerebilecekleri bölümlerde okumak isteyecekler. Liselerimizdeki devasa
başarısızlık ortadayken tercih edecekleri bölümlerin öyle pek de
“demirden leblebi” olmasın isteyeceklerdir. Anlaşılan bu yüzden, 2014
sınav sonuçlarına göre üniversitelerimizde 918 bölüm boş kalmış.
Yani aday öğrencilerden bir teki bile bu bölümleri tercih etmemiş. Çoğu
fizik, kimya, biyoloji gibi temel bilimlerin uzmanlık eğitimi verilen
bölümlermiş. Şaşırdık mı?
Son
olarak, gazetelerin arka sayfa politikasını takip edelim ve azıcık
gülelim. Hürriyet gazetesi, Ahmet Gülüm ve Kemal Gönen hocaların nefis
eseri Dikkat Yazılı Var adlı kitaptan kimi sayfaları almış, “galeri”
kısmında okurla paylaşmış. Gerçek öğrencilerin gerçek yazılı
kâğıtlarına yazdığı cevaplardan oluşan bu görsellerden birkaç tanesini
sizlerle paylaşarak iyi pazarlar, iyi haftalar dileyeyim: