Yeni hükümet göreve başlayınca haber metinlerinde falanca kurum filanca bakanlığa bağlandı cümleleri sıklaştı. Benim de aklıma parlak bir fikir geldi, bu vesileyle. Bence Milli Eğitim Bakanlığı, Milli Piyango İdaresine bağlanmalı. Eminim birçok sorun böylece “şıp” diye çözülür.
Güldüğüme bakmayın. Gayet ciddiyim. Sinirden…
Türk eğitim sistemi son günlerde çelimsiz gövdesini büsbütün “keyfilik” rüzgârına teslim etti. Koskoca eğitim sistemimize çelimsiz dedim, evet. Dev ve hasta bir gövde. Tıpkı Osmanlı’nın son yüzyılındaki takma adı gibi: Hasta adam. Akıbeti de kadere, kısmete kalmış görünüyor…
Nedir hastalık belirtileri?
Yapılan her 3 merkezi sınavın 5’inde (rakam hatası yok, her birinde birkaç tane) skandal patlak veriyor. Sorular hatalı çıkıyor, kitapçıklar çalınıyor, puanlar yanlış hesaplanıyor, sınavlar yanlış uygulanıyor…
Öğretmen açığı ayyuka çıkmış, dersler boş geçerken bir yandan da atama bekleyen binlerce öğretmen adayı seslerini duyurmak için sosyal medyada çırpınmakta…
Görev başındaki öğretmenlerin başarısı da soru işareti. Zira öğrencilerin %40’ı dört işlemi bilmiyor…
Her şehre bir üniversite açtı muhterem yetkililer. Netice? Türkiye genelinde 20 bin 735 lisans (4 yıllık fakülte) programından 4 bin 107’si kontenjanını tam dolduramazken, bunun 918’ine hiç yerleştirme yapılamamış.
20’de 4. Üniversitelerdeki bölümlerin neredeyse dörtte biri kontenjanını dolduramamış. Bunların %5’ini ise tek bir öğrenci bile tercih etmemiş. Bir nevi “orada okuyacağıma seneye tekrar sınava girerim” demişler. Çok ayıp etmişler. Nankörlük hep bunlar…
Eğitim üzerine özgürce araştırma yapan, sorunları tespit eden ve bilimsel, aklı başında çözüm önerileri sunan yegâne kurumumuz, Eğitim Reformu Girişimi. Nisan ayında yine dört başı mamur bir rapor yayınladılar: “FATİH Projesi eğitimde dönüşüm için bir fırsat olabilir mi? Politika analizi ve önerileri”.
Rapora göre öğretmenleri, sunulan teknolojiyi kullanmaya, eğitimler aracılığıyla kendilerini geliştirmeye, teknolojiyi kullanarak öğrenme yöntemlerini geliştirmeye yönelik herhangi bir somut teşvik mekanizması yokmuş.
Özet? Öğretmenlerin teknolojiyi kullanması için teşvik sıfır. Yani? Devlet sana tablet vermiş, öğrenciye tablet vermiş, daha ne istiyorsun? Ne ayıp şey! Öğren işte kendi başına…
Bitti mi? Hayır.
Asıl büyük bomba en son yaşananlar. TEOG (temel eğitimden ortaöğretime geçiş) sınavı sonuçlarına göre yapılan yerleştirmeler manşetlere çıktı.
Sistemin berbat kokusu ne zamandır eğitimcilerin burnundaydı da, topluma, Yahudi cemaatin dini lideri Hahambaşının torunu ile Fatih Altaylı’nın kızını Şile’deki imam hatip okuluna yerleştirilince yayıldı. Bir de baktık ki Kadıköy’de oturan çocuk Tuzla’ya, Şişli’de oturan çocuk Silivri’ye falan yerleştirilmiş…
Neden böyle oldu? Bu saçmalığın sebebi nedir?
Kanımca bilgisayarla yapılan bir yerleştirmede böyle akla zarar sonuçlar çıkmasının tek sebebi olabilir: Yerleştirme parametreleri belirlenirken öncelik okulun eve yakınlığına değil, okulun imam hatip olmasına verilmiştir.
Sistem önce eve en yakın yere bakar, boş imam hatip var mı diye. Kadıköy civarındaki bütün İHL kontenjanları dolmuşsa, sırası gelen öğrenciyi bitişik ilçeye yerleştirmeye çalışır. Orası da doluysa bir sonrakine geçer. Koca bilgisayar, minibüs gibi Kadıköy > Maltepe > Kartal > Pendik’i geçer, ta Tuzla’ya gelir. Öyle programlandığı için öğrenciyi “en yakın okula” değil “en yakın imam hatip okuluna” yerleştirir, o yakının adı da adı Tuzla olur. Tabii, içeriden edinilmiş bir bilgi değil bu. Sadece tahmin, çeyrek asırlık tecrübeye dayalı bir tahmin…
Diyeceğim o ki, öğretmen atamaları, öğrenci yerleştirmeleri, sınavlar, eğitime teknolojiyi entegre etme çabaları falan hepsi çok zor işler. Vallahi zor. Birkaç aksilik olmuş diye nasıl da kıyasıya eleştiriyorlar koskoca MEB’i, değil mi? Milli Eğitim’e de yazık yahu!
Ben size kesin çözümü söyleyeyim: Verin şu işleri Milli Piyango İdaresine, bakın nasıl bütün çatlak sesler bir anda kesiliyor. Sınavlar iptal olsun, bürokratlarımızın kıymetli zamanını tüketen başvuru evrakı falan da kalksın. Çocuklara mezuniyet sırasında birer piyango bileti dağıtılsın, herkesin gideceği okul çekilişle belirlensin. Nasıl fikir ama!
Halkımız zaten itikatlıdır, kadere – kısmete inanır. Çok uzak bir okul falan çıkarsa da alınyazısı der, her şerde bir hayır vardır der, oturur. Yoksa eğitim devletin halka sunması gereken temel hizmetmiş, hakmış falan. Bunlar çok demode şeyler.
“Yeni Türkiye”nin “Yeni Eğitim”i böyle demodeliklere yer vermesin…