BAŞKA BİR HAYAT MÜMKÜN


Bayram tatilinin sonuna yaklaşıyoruz. Birkaç güne kalmaz sahil beldeleri boşalır. Tampon tampona tatile giden kentliler Pazar gecesine doğru kopyala – yapıştır yaşamlarına akın akın döner. Ve İstanbul’un üç günlük mavi göğü yine irin rengine boyanır. Uğultulu, yakıcı, çıldırtıcı trafiğin içine düşmemiz, su sıkıntısı başta olmak üzere her yerde ve her işi yaparken yarışır gibi gerilmemiz yakındır.

Doğduğum, tüm ömrümü geçirdiğim bu kentte yaşamaktan memnun olan biriyle henüz tanışmadım. Kime sorsam tatil bitmesin, okullar açılmasın, pazartesi gelmesin…

Pazar kahvaltısına giderken, sebze-meyve alırken, işe ulaşmaya çalışırken, doktora yetişmeye uğraşırken hep o hisse kapılırız: Kimle, neyle yarışıyorum?

Sana bir sır vereyim mi, sevgili okur: Sen gelmezsen tatil bitmez. Sen gelmezsen trafik sıkışmaz. Sen gelmezsen pazartesi olmaz. Sen gelmezsen, yaşanabilir bir hayat kurma ihtimalin var.

baska_bir_hayat_mumkun3 

7 milyarlık Dünya nüfusunun %51’i artık kentlerde yaşıyor. Tarih boyunca ilk defa bu yıl kent nüfusu kırsalı geçti. Üretici kitle azalırken tüketiciler hızla artıyor.

Elbette köy hayatı, alışmayan için zor. Çok zor. Yazın kavurucu kızılından kar beyazına, durmaksızın toprakla uğraşmak elbette belli yaştan sonra öğrenilmesi, sürdürülmesi güç bir yaşam.

Ancak unuttuğumuz bir seçenek daha var. Hayatımızı kentin tıkış tıkış yollarında ya da köyün insanı küçülten, doğaya mahkûm eden genişliğinde yaşamak sorunda değiliz. Küçük şehirler, sahil kasabaları ne güne duruyor? Ömrümüzü tüketen kent yaşamından kurtulmak için bir seçenek değil mi, bunlar?

Kentlerden uzaklaşmak için tek sebep bıkkınlık değil elbet. Çok önemli bir neden daha var: Bu hayatı daha fazla sürdürmemiz mümkün görünmüyor.

Neden mi?

Ülkemizde 1950 yılında ortalama eğitim süresi 2 yıl iken bu süre 2010’da 9 yıla kadar çıkmış. Bağlantıdaki interaktif haritada periyodlar halinde, ortalama eğitim süresindeki artışı görebilirsiniz.
Peki, yarım yüzyıl önceye göre 4-5 kat daha fazla eğitim alıyor olmamızın bize ne yararı dokundu? Şahane işlerde çalışıp inanılmaz paralar mı kazanıyoruz? Hayır. Tam tersi, işsiz kalma tehlikesi kapımızda! Onca diplomamıza, onca eğitimimize ve becerimize rağmen büyük şehrin dişlileri yakında bizi çiğneyip tükürecek.

Nerden mi biliyorum? Vallahi ILO (International Labor Organization) öyle diyor.

Dünya Çalışma Örgütünün (ILO) son raporuna göre 2014 itibarıyla dünyada 1,5 milyar insan işsiz ve bu rakam büyüme eğiliminde. Üstelik işsizlik kentlerde yoğun ve daha da yoğunlaşacak.

Uzun lafın kısası: Gelme kardeşim. Dönme. Mutlu olduğun yerde kal.
Bilmem ne müdürü, bilmem ne yöneticisi, bilmem ne analisti olacaksın da ne olacak? Hayatını GDO’lu domates yiyip, dört duvar arasında, sentetik havalandırma altında, güneşi görmeden, stres içinde boğularak, daima bir şeylere yetişmeye çalışarak tüketeceksin. Sonunda ne zenginlik bekliyor seni, ne de mutlu bir emeklilik… İşsiz kalacaksın.

Henüz gücün kuvvetin yerindeyken yeni ve sürdürülebilir bir hayata başla.

Bir ev yap. Bir iş kur.

Ne iş mi yapacaksın? En iyi bildiğin işi, elbette. Sadece küçük ölçekte ve telaşsızca. Senin onca yıllık eğitimle edindiğin, bunca yıllık iş tecrübesiyle geliştirdiğin bilgi ve becerilerine, yalnız büyük şehirde mi ihtiyaç var sanıyorsun? Mütevazı bir yaşama razı olmakla aslında “büyük” sıfatını şehirden alıp kendi adına ekleyeceksin. Sen oranın büyüğü olacaksın. Büyük bir yerin önemsiz bir ayrıntısı değil. Olgunluk çağındasın ve içinde keşfedeceğin tevazu hayatını kurtaracak, inan bana.
Dönme kardeşim.

Bodrum’da kal. Muğla’da kal. Marmaris’te kal. Şile’de kal. Sapanca’da kal. Çatalca’da kal. Eskişehir’de kal. Çanakkale’de kal. Gökçeada’da kal. Ayvalık’ta kal. Antalya’da kal.
Dönme kardeşim.

Çocuğunu temiz bir yerde büyüt. Sağlıklı gıdalarla besle. Bırak okula yürüyerek gitsin. Ders başlama zilinden yarım saat önce uyansın. Sabahın köründe servise binip 1,5 saat yol kat etmekle ne öğrenecek? Evladını okul binasından kurs binasına, oradan ev binasına tıkma. Bırak yaşasın, yavrucak. Bak, birileri yol almış bile: http://www.baskabirokulmumkun.net/ Sen işten atılmasan, evladın atılacak. Yukarıdaki tatsız öykü, onun biyografisi olacak. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde ekonomi bir tek kentin ekseninde dönmüyor. Üretim, birden fazla merkezde gerçekleşiyor. Sen gelmezsen burada da öyle olacak, olabilir.

Uzun lafın kısası: Gelme kardeşim. Dönme. Mutlu olduğun yerde kal.

baska_bir_hayat_mumkun

1 yorum:

  1. Yazdığımm yorum silindi gitti. Başta biçimi seçmek gerekiyormuş. Büyük şehir hayatı da böyle bir şey. Başta, sonra ve daha sonra ne yapacağımnı planlaman lazım. Şimdilik mutlu olduğum yer şehir. Gürültüsü, trafği, kaba-saba insanları henüz beni uzaklaştıracak kadar güçlü değiller.

    YanıtlaSil