Yüksek
bacaklı, küçük oturaklı sandalyeler var. Halk arasında bar taburesi
denir. Ben [teşbihte hata olmaz] buncağızları daima siyasi makamlara
benzetmişimdir. Yükseklerde oturtup insana akıl güdüklüğünü unutturan
ama bir taraftan da koca mabadını sığdıramadığı için ikidebir
sallanmasına, saçmalamasına sebep olan bir taht.
Gündem
diye önümüze atılan bilyelerle oynamayı hiç sevmem. İnsan aklına
hakaret sayarım. Ancak şu “kadın kahkahası” mevzuu pek öyle milli gündem saptırmaca
sporuna teslim edilecek türden değil. Kadının gülmesine tahammül
edemeyenleri Türk psikiyatristlerine emanet ediyor, Türkiye’de kadının
hâl-i pürmelalini şöyle bir sereyim istiyorum.
1.
Türkiye’de kadın gülmez. Çünkü uluorta gülmek cinsellik daveti olarak
algılanır. Türkiye’de nikâhsız cinsellik din ve gelenek tarafından
şiddetle yasaklanmıştır ve bu yüzden erkeklerin %90’ı cinsel açlıktan
sapıklaşmıştır. (Yüzde doksan çok deme. Git, Anadolu’yu kadın kılığında
gez de göreyim.)
2.
Türkiye’de kadın gülmez. Zaten erkek de gülmez. Kahkahası işitilen
erkeğe lağım makamından “gülmesene lan karı gibi” demek, dostluk
sayılır. Bunu diyene gücenmek şöyle dursun, o kahkaha anında dondurulur,
ayakaltına alınıp ezilir. Türkiye’de çatık kaş, erkeklik uzvudur.
3.
Türkiye’de kadın gülmez. Çünkü vakti kalmaz. Çocuk yaşta evlendirilir.
Analar 13 – 15 yaşındaki kızlarına gelinlikler, bindallılar, al duvaklar
giydirir. Babalar da bu esnada “kurbanlık” satmaktadır. Adına töre
denir, başlık denir, berdel denir… Ayıp denmez.
4.
Türkiye’de kadın gülmez. Evlendirildiği adam tarafından sevilmez, çünkü
Türkiye’de erkek sevmeyi bilmez. Emretmeyi bilir, hükmetmeyi bilir,
kahretmeyi bilir, sokak ortasında katletmeyi bilir ama sevmeyi bilmez.
5.
Türkiye’de kadın gülmez. En kısa zamanda doğurtulur. Kaynana,
konu-komşu, akraba rahat vermez. Gençlikteki “kocaya var” baskısı
evlenince “çocuk yap”a evrilmiştir. Çocuk istememek dinen yasaktır.
Kısırlık ise utanç, hatta boşanma sebebi…
6.
Türkiye’de kadın gülmez. Çünkü kadın kapısızdır, tapusuzdur. Çoğu
eğitimsiz, mesleksiz bırakılmıştır. Okula, işe gitmektense evde annesine
yardım etmeyi seçen kız, makbul sayılır. Bu yüzden geçimini sağlamaktan
acizdir. Baba eline bakar, koca eline bakar. Ev, dükkân, arsa, araba,
daima erkeğin mülküdür.
7.
Türkiye’de kadın gülmez. Çocuk büyütmekle mükelleftir. Sabahtan akşama
kadar didinir, üç kuruşla evi döndürmeye, masaya yemek koymaya uğraşır.
Çocukları yıka, yedir, giydir, iyileştir, yetiştir… Mesaisi uyku
dışındaki her andır. Ancak devletin gözünde işsizdir. Ev kadını için
sigorta masaldır, emeklilik masaldır.
8.
Türkiye’de kadın gülmez. Zira eğlenmesi mümkün değildir. Düğünden
düğüne gayet kontrollü şekilde parmaklarını şıklatır, o kadar. Maçlar,
meyhaneler, sahiller, barlar, gazinolar hep erkeklerindir. Bu yüzden ha
babam alışveriş, her fırsatta AVM, kadına eğlence olur.
9.
Türkiye’de kadın gülmez. Dört – beş milyonluk üst orta sınıfta da başka
kâbus görülür. Kadın, moda dergisindeki İskandinav kızlara, Latin
kadınlara benzemek için kendini açlığa mahkûm eder. Hafifledikçe
değerlendiğini sanma lanetine tutulmuştur.
10.
Türkiye’de kadın gülmez. En tahsillisi, en maaşlısı bile gülmez. İster
hekim olsun, ister üniversitede hoca ya da pilot, avukat, mühendis; hep
aynı kurallara tabidir: Çocuğu kadın büyütür, yemeği kadın yapar,
çamaşırı kadın yıkar… Tabii profesyonel hayat bunlara vakit
bırakmayacağı için bu kadınca (!) görevler bir başka kadına ihale
edilir, aylıklı bir kadın tutulur.
Hülâsa,
tabureden tahtlarında oturup fetva kusanların endişe etmesine mahal
yoktur. Kadın kahkahası bu toprakta yetişen bir çiçek değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder