Okullar yaz tatiline girerken akla hayale gelmedik işlerle
uğraştığımdan, bir “iyi tatiller” yazısı yazamadım. Kusura bakılmasın lütfen.
Aslında bir şeyin iyisini dilerken de tereddüt içinde
kalıyorum. Zira dilimize pelesenk olmuş “iyi günler”, “iyi işler”, “iyi
haftalar” veya “iyi seneler” gibi “iyi tatiller” derken de aslında iyi diye
neyi kastettiğimizi ne kendimiz biliriz ne de bunu dilediğimiz kişi. Muhtemelen kazasız belasız, sağlıklı ve
neşeli bir şeylerdir, sessizce mutabık kalınan…
Peki, tatilin iyisi nasıl olur?
Bir öğrenci için tatil, her nerede ve nasıl geçerse geçsin,
sınavsız olmalıdır bir defa. Okulsuz, öğretmensiz, ödevsiz, kontrolsüz, uyarısız,
cezasız, formasız, azarlanmadan geçecek zaman, iyi tatil hanesine yazılabilir.
E, tamam. Bunlar zaten okul tatile girince kendiliğinden
olacak. Kimse kravatını düzelt, saçını topla demeyecek, kimse sınav yapmayacak.
Belki yaz okuluna kaydettirecekler, basketbol oynanacak, yüzme dersleri
alınacak. Belki kuaför yanına, oto tamircisine çırak verecekler, bütün gün
mesaide geçecek. Yahut belki babanın, amcanın dükkânında kovalanacak acı
sıcaklar.
***
İlk avazda söylenen sınav olmasın, okul olmasın
isteklerinden gayrı bir beklentisi olmaz mı öğrenci adamın? Bu mudur, bu
kadarcık mıdır?
Cep telefonundan durmaksızın mesaj yazan o çocuk, aslında
mevcut arkadaşlarının diyeceğini değil, dünyanın göremediği kısmını merak eder.
Dar bir çevrede hep aynı 5-10 arkadaşla, hep aynı konuları konuşarak geçen
zaman aslında fena halde sıkıcıdır.
Yılın sekiz aynını, sabahtan akşama kadar okulun dört duvarı
arasında geçiren her birey aslında en çok gitmek ister. Nereye? Her yere!
Dünyanın her şehrini, her stadını, her konser salonunu, her eğlence parkını,
her sokağını görmek, yaşamak ister.
Yeni arkadaşlar edinmek, tanımadığı çevrelere girmek,
bambaşka oyunlar oynamak!
İçinde böylesi bir merak yaşatanlara mucize gibi bir önerim
var: Öyle bir şey yapacaksın ki, hem yaz tatilin harika geçecek, hem de okul
açıldığında herkesten daha çok gezmiş, daha fazla yer görmüş, daha zengin bir
tatil geçirmiş olacaksın! Hem dünyayı gezeceksin hem de kimseden izin ya da
para istemen gerekmeyecek!
Öneri şu: Yaz boyunca şöyle hoşuna gidecek, zevkine uygun
iki – üç kitap seç. Mümkünse senin yaşadığın, gördüğün yerlerde geçmesin
kitabın konusu. Bambaşka şeylerden ve çok acayip, değişik tiplerden bahsetsin. Bir
defa yaz çok sıcak. Öğle saatlerinde dışarı çıkılacak gibi değil. Uzan kanepeye
şöyle, al kitabını! Okudukça Roma’daki iki sevgilinin peşine takıl mesela ya da
Moskova’ya git, soğuk savaş dönemine. O da ilgini çekmezse Kanuni Sultan
Süleyman’a kulak ver veya Mevlana ile Şems’i dinle.
“Bu bayatları geçelim” diyorsan bilim kurgu dünyasının
kucağı daima açık. Adı sanı bilinmedik kıtalara, gezegenlere uçuver, ne dersin?
***
Muhtemelen asla gidemeyeceğimiz yerleri bizim için gezen,
görüp yaşadıklarını paylaşan bonkör insana yazar denir. Kâğıda basılı veya
elektronik kitaplar, bloglar, gazetelerdeki dizi yazılar sayesinde, ulaşım,
konaklama, yeme-içme ve animasyon dâhil bir kitap, bir internet erişim bedeli
ya da gazete parasına dünyanın her yerine gidebilirsiniz.
Örneğin Sevan Nişanyan bisiklete atlamış, on beş gün boyunca
İran’ı dolaşmış. İzlenimlerini blogunda paylaştı, geçenlerde. İşte şurada:
http://nisanyan1.blogspot.com/2012/06/iran-notlar.html Ben okudum. Çorak bir memleketin tozunu
koklamış, kederini bölüşmüş kadar oldum. Sınır polisi Nişanyan’ın çantasındaki
kitaplara silah muamelesi yapmış. Gezip gördüğü kadarıyla İran’da tek bir
kitapçı dükkânı yokmuş. Öyle ki, Doğubayazıt’a gelip çarşı içindeki 2-3
kitapçıyı görünce mutlu olmuş yazar. Yanıbaşımızda kitapsız, hayalsiz, umutsuz
ömürler sürüyor, milyonlarca insan…
Ödüm koptu, bizde durum nedir diye merak ettim. Bir
çevrimiçi kitap mağazası olan İdefiks Türkiye’nin kitap okuma haritasını
çıkarmış. Şuradan bakılabilir:
http://www.idefix.com/vitrin/turkiyeokuyormap.asp
Maalesef çok da sevindirici bir tablo değil. Okuma düzeyi düşük olan illeri
sarıyla kırmızıya boyamışlar. Memleket doğudan akan bir kızıla kesmiş…
***
O halde kalk bakalım yerinden! Doğruca kitapçıya git ya da
kitapçının sitesine gir. Nice romanlar var raflarda, nice seyahatnameler…
Küçücük bir ücret karşılığında alacağın kitap / e-kitap sana
filmlerin, televizyonun asla vermeyeceği bir olanağı sağlayacak: Yönetmen
koltuğuna oturacaksın. Görüntüler, bir başkasının hayal gücü ve teknolojinin
olanakları ile sınırlı. Oysa edebiyat, kitaplar! Hem istediğin gibi canlandır
kafanda kahramanları hem de akşamüzeri çık, arkadaşlarına ne heyecanlı olaylar
yaşandığını anlat. Ağızları bir karış açık, seni dinleyecekler. Kitaptaki yeni arkadaşların,
gerçek yaşamdaki arkadaşlarını büyüleyecek, göreceksin.
Büyülü tatiller!