Günümüzde inşaat sahalarında kullanılan bir yöntem var. Yıkılan ya
da yeni inşa edilen binanın çirkinliği çevredekilere rahatsızlık vermesin diye
inşaat sahasının etrafı, üzeri reklamlarla bezeli tahta veya bez perdelerle
çevriliyor.
Oysa bu fikir yeni değil, tarihi kökleri var. Ta Rusya’da, ta 18. yüzyılda:
Yıl 1787’dir. Rusya’da kötü politikalar yüzünden açlık ve yoksulluk
kol gezmekte, halk arasında huzursuzluk artmaktadır. General Potemkin, halkın
içinde bulunduğu sefaleti örtbas etmek için şeytanın aklına gelmeyecek bir
çözüm bulur. Çariçe II. Katerina’nın Kırım gezisi sırasında taşınabilir bir köy
yaptırır. Evlerin, binaların sadece fasad kısmı yani cephesi vardır. Karşıdan bakıldığında
sıcak bir yuva izlenimi veren portatif yapılar aslında birer tahta duvardan
ibarettir. At arabasından inmeden, pencere ardından ülkesini gezen-gözleyen
Çariçe bu numarayı yer. Her geçtiği yerde altındaki tekerleklerle yürütülen bu
sahte köyü görür. İşler yolunda, halk rahat diye düşünerek sarayına çekilir. Ve
halk yoklukla baş başa kalır…
Bugün ne yazık ki eğitim sistemimiz bir Potemkin köyü haline
geldi. Ülkeyi temelinden sarsabilecek gerçek sorunların önüne bir perde çekiliyor,
naylon reformlar icat ediliyor. Karşıdan bakan pek mükemmel, pek âlâ bir eğitim
verildiğini sanacak neredeyse!
Efendim neymiş?
Ortaokulun ilk yılı, yani 5. sınıf yalnızca dil öğrenimine
ayrılacakmış. Bu seviyedeki öğrencilere sadece yoğun İngilizce ve Türkçe
dersleri okutulacakmış.
Aman ne güzel!
Oysa gerçek?
4+4+4 sisteminin en korkunç yanı ortada dururken kime ne
İngilizcesi öğreteceksiniz? Çocuklar okula gitmiyor ki, siz neden
bahsediyorsunuz? 4+4+4 sistemi ile ilkokuldan sonra okula devam zorunluğunu
ortadan kaldırılmıştı ve okuldan alınan çocuk sayısı füze gibi fırlamıştı. Kızlar
eve oğullar işe kapatılmıştı.
Değişti mi bu durum?
Hayır!
Daha önce de yazmıştım, hâlâ okul çağındaki çocukların 2 milyona
yakını okul dışında. Üstelik bu rakam yükseliyor.
Eğitim zorunlu ama okula gitmek zorunlu değil. Çocuklar açıktan okuyacak, okuyabilecek.
Bu ne demek?
Kız çocuklarının küçücük yaşta evlendirilmesi demek. 9-10
yaşındaki kız evladına “kadın” yaftası yapıştırıp başını örtmekten, 15'inde
"kocaya vermek"ten utanmayan veliler okuldan almaktan utanır mı
sanıyorsunuz?
Erkek çocuklar? Onlar da haydi bakalım işe. Üç-beş paraya işçi,
amele, köle olmaya…
Efendim neymiş?
5. sınıf yabancı dilin öğrenildiği yıl olacakmış.
Siz önce eğitimin önüne çektiğiniz şu Potemkin köyünü bir kaldırın
da, gerçek yüzümüzü görelim. Biz eğitimciler cahil çariçelere benzemeyiz, gözümüzü
boyayamazsınız.
Kaynak: Kılavuz Kirpi
merhaba güzel bir çalışma olmuş bende çocuk işçiliği hakkında yazmaya başladım 2016 yılı dünya çocuk hakları verilerini nerden buldunuz bana da lazım yardımcı olursanız çok sevinirim
YanıtlaSilMerhaba,
SilYazıda kullandığım bağlantılar 2016'dan önceki verileri referans alıyor. Ancak dilerseniz bu yılın ortalarına doğru ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü), TUİK Çocuk İşgücü İstatistikleri ve DİSK-AR raporlarına bakabilirsiniz. 2016 istatistikleri ancak ertesi yılın ortalarında belirginleşmeye başlıyor. İyi çalışmalar, başarılar.