Peşinen cevap
vereyim, biliyor. Vallahi de biliyor, billahi de biliyor.
Açıkçası yıllardır
eğitim üzerine yazan, ondan önce de bir 20 yıl bilfiil derse girip hocalık
yapmış biri olarak başlıktaki sorunun cevabından emin değildim.
Aslında elbette
ülkede bir sürü saygın eğitim bilimci var. Etkili eserler veriyorlar, kitaplar
makaleler yayımlıyorlar.
Ama devlet
bunları okuyor mu, okuyorsa dikkate alıyor mu, dikkate alıyorsa kendine yönelen
her eleştiriyi tepelenmesi gereken bir düşmanlık olarak algılamadan değerlendirme
yapıyor mu, emin olamıyordum. Fakat iki-üç saatlik bir internet araştırması
bile resmi aklın eğitimde neyin nasıl yapılması gerektiğinden pekâlâ haberdar
olduğunu, hatta doğruları bizzat yazdırdığını gösterdi.
Academia.edu dünya üzerindeki tüm akademisyenlere açık bir paylaşım platformu. Dileyen bilim
adamı belirlediği konular çerçevesinde makale ve kitaplarını paylaşıyor,
meslektaşların çalışmalarını takip edebiliyor. Akademisyen olmayanlar da
vikipedya gibi güvenilmez kaynaklar yerine, her konunun uzmanından bilgilere
academia.edu üzerinden ulaşabiliyor.
İşte bu platformda 2014 tarihinde Kalkınma Bakanlığı tarafından
hazırlanan “Eğitim Sisteminin Kalitesinin Artırtılması – Özel İhtisas Komisyonu
Raporu”na rastladım. Seçilmiş uzman bir heyete yazdırılıp bakanlığa sunulması
sağlanmış kapsamlı bir çalışma. Belli başlı noktalarına birlikte bakalım:
İtiraf edeyim, şaşkınım.
Biz eğitimcilerin
yıllardır orada burada yazdığı, her fırsatta haykırdığı gerçekler bakanlığa,
bakanlık tarafından seçilen uzmanlar tarafından yazılmış, takdim edilmiş. Merak
edenler raporun tamamını buradakibağlantıdan okuyabilir. Demek ki devlet biliyormuş...O halde biz şimdi başka bir soru sormak zorundayız: Madem devlet, üst yönetim, resmi akıl, vs. adı her ne ise artık eğitimin içinde bulunduğu korkunç çöküşü biliyor, bu yapılanlar ne o zaman?
Yöneticilerimiz neden kendi seçtiği uzmanların işaret ettiği
reformları yapmıyor da hiçbir nesnel temeli olmayan, başarıyı artıracağı şüpheli,
baştan sona çağ dışı ve ideolojik, dahası ülkenin kalkınmasına zerrece fayda
sağlamayacağı bilinen değişiklikler yapıp üstüne “reform” etiketi yapıştırıyor?
Cevabı biliyoruz, değil mi…
Ama umudu kesmek yok. Haykırmaya devam etmeliyiz. Sesimizi yukarılara
duyurmalıyız. Bir reklam kampanyası yürütür gibi laik, bilimsel, çağdaş
eğitimin ülkemiz ve geleceğimiz için nasıl yaşamsal değerde olduğunu, ne yapıp
edip anlatmamız gerek.
Paradan girelim mevzuya. Paranın yüzü sıcaktır.
Çağdaş, laik, bilimsel ve özgürlükçü
bir eğitim ortamı sağlarsanız ülke kalkınır, zengin olursunuz. Yani özgürlük eşittir
para. Anladınız mı efendim?
Bakın, tek ben değilim bunu söyleyen. Koskoca
Amerika’da üniversiteye hoca olmuş biri var, ondan dinleyiniz.
Selçuk Şirin’den bahsediyorum.
Selçuk hocanın eğitim yaklaşımına hayranım. Eğitimi ekonomi
zaviyesinden görüyor, gösteriyor. Ona kulak verelim derim.
Okul eşittir para diyor. Bilim eşittir servet diyor. Özgürlük eşittir
kalkınma diyor. Hem de herkesin anlayacağı yalınlıkta anlatıyor. Evet, onların
bile!
Aşağıdaki Medyascope tv röportajında Selçuk Hoca lafa fındıktan girip çağdaş ve özgür
eğitimden, tasarımdan ve kalkınmadan nasıl çıkıyor. Ve öyle haklı ki…
Unutmadan, hocanın nefis bir de kitabı var: Yol Ayrımındaki Türkiye: Ya Özgürlük
Ya Sefalet. Alıp okumanızı öneririm.
Kaynak: KILAVUZ KİRPİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder