NAYLON SURETLER DÜNYASI



Sosyal medyaya bakınca üzerime ucuz naylon kokusu siniyor.

Nedense başkalarının, attığı her adımı görmek isteyeceğini sanıyor, birileri. Ve fotoğraf paylaşma kisvesi altında, üzerimize kovayla sırıtma boca ediyorlar. Naylon dişler, naylon gülüşler.

Kimse hasta değil. Kimse mutsuz değil. Kimse dert çekmiyor, hatta zerrece üzüntü barındırmıyor kalbinde.
Yüz felci geçirmediyse bunlar, başka bir ifadeleri yok. Düşünceli bakamıyorlar mesela… Ya da şaşkın, dalgın, yorgun, umutlu, kederli bir bulut geçmiyor yüzlerinden…


Düşünmeden edemiyor insan: Ya madde etkisi altında zavallılar ya da her biri Oscarlık aktör / aktris de ben anlamamışım bu güne dek! Botokslu gibi hepsi. Neşe botoksu yaptırmışlar. Her karede vıcık vıcık bir sırıtma.
Başka bir şey yok.

Ruhunu sentetik neşelere bulayanlara seslenmek geliyor içimden: Arkadaş, aç da bir takvime bak, hangi zamandasın. Yahut bir atlas koy önüne, hangi topraktasın. Onlardan yok mu, kredi çekip fink attığın tatil beldesinde? Madem internete gir de haber sitelerini şöyle bir dolaş…

Ama yok!

Senin paşa gönlün sıkılmasın da isterse dünya yansın, değil mi?


Mesela Fikret Otyam göçüp gitti bugün. Haberin oldu mu?
O koca gözlü, kuyu hüzünlü kadınlarını bildin mi, Anadolu’nun? Hani sadece Fikret babaya görünen o gizemli gözlere dalıp gittin mi hiç?

Koca çınarın yitişinden haberin olduysa; bir an için, sadece kısacık bir an üzüldün mü? Kendini eksilmiş, mahrum bırakılmış, yetim kalmış hissettin mi?


Hadi gündemle işin olmaz, anladık.

Son bir ayda 47 insanımız adı konmamış iç savaşta canını yitirmiş, milletvekili seçimleri yapılalı iki ayı aşmış da bir hükümet kurulamamış hala… Umrunda değil.


Peki ya Madımak’ta ateşlere atılan Behçet Aysan’ı okudun mu, şöyle iki – üç dize?
Kendini söylenmemiş, sahipsiz bir şarkı  gibi hissettiğin bir gün yaşandı mı beyhude ömründe?
Hani şöyle  saçılmış bir nar gibi  kırıldı mı kalbin?
Oysa nicedir ölümler eflatun bu ülkede…


Üzülmeyi öğrenmeli insanoğlu.
Yalnız kendi acısına değil, başkasının derdine yanabilmeli.
Azıcık.
Hiç değilse bir azıcık…






 Fikret Otyam

1926 - 2015


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder