Bu yazı Kılavuz Kirpi'de yayımlanmıştır.
Atasözü der ki, balık denizi bilmezmiş.
Biz de içinde yaşadığımız ülkeyi, gündemin sersemletici etkisiyle net göremiyor olabilir miyiz?
İstatistikler, araştırma raporları, karşılaştırmalı veriler, önüme şaşırtıcı, hatta ürpertici bir Türkiye resmi çıkardı.
Fazla söze gerek yok. Gelin hayatımıza tepeden bakalım:
Türkiye halkının yarıdan fazlası için din, hayatın en önemli unsuru:
Dünya Ekonomik Forumu’nun PEW Araştırma Kurumundan aktardığı verilere göre, yurttaşlarımızın %56’sı “hayatımın en önemli unsuru din” diyor. Sıradan dindarlıktan söz etmiyorum. Gerçekten yaşamının merkezine çocuklarını, ailesini değil, dini koyan insanların oranı bu.Türkiye’nin %56’lık oranı Amerikalılar ve Lübnanlılara yakın, Malezya, Pakistan ve Filistin’den düşük, İsrail, Rusya ve Çin’den çok daha yüksek.
Kaynak: https://www.weforum.org/agenda/2016/03/how-strongly-do-different-nationalities-feel-about-religion |
Çevre kirliliği konusunda Çin kadar kötü durumdayız.
Yale Üniversitesi tarafından yapılan “Çevre Performans Endeksi” araştırması, Türkiye’nin kötü çevre koruma notuna sahip ülkeler arasında yer aldığını gösteriyor. Türkiye; Çin, Mısır, İran ve Irak ile aynı skoru almış.Kaynak: https://www.weforum.org/agenda/2016/05/which-are-the-worlds-most-environmentally-friendly-countries/ |
Hava kirliliğinde dünyadaki sıramız çevre notundan da kötü.
Dünya Sağlık Örgütü‘nün (WHO) verdiği bilgiye göre dünya üzerinde her yıl 6,5 milyon insan hava kirliliğine bağlı hastalıklar yüzünden yaşamını yitiriyor. Yine WHO raporuna göre dünya nüfusunun %92’si hava kirliliğinin insan yaşamını tehdit ettiği bölgelerde yaşıyor. Türkiye de havanın sağlığa zarar verecek kadar kirli olduğu ülkeler arasında. Haritada en koyu kırmızı en kötü durumdaki ülkeleri gösterirken, en açık yeşil en iyi durumdakileri ifade ediyor.Açıkçası, (güneydoğusu daha büyük risk altında olmak üzere) Anadolu’nun havasının bu kadar kirli olması beni ciddi ciddi korkuttu. Acilen yurt sathında milyonlarca ağaç dikilmesi gerek. Yoksa gelecek on yılda yaygın bebek ölümleri, sakat doğumlar ve kronik hastalıklarla mücadeleye aktarılan kamu kaynakları ve başka ağır sonuçlar, belimizi fena bükecek.
Kaynak: https://www.weforum.org/agenda/2016/10/air-pollution-the-true-cost-in-numbers |
Gelir dağılımındaki adaletsizlikte rekora gidiyoruz.
Geçtiğimiz haftalarda basında yer alan habere gözünüz takılmıştır. Hesaplara göre 8 kapitalist, dünya nüfusunun yarısının (yaklaşık 4 milyar) cebindeki paraya eşit miktarda servete sahipmiş. Okumadınızsa şuraya bakarsınız.İnsana “yuh” dedirten bu adaletsizlik, ülkemiz için de geçerli. Henüz 80 milyonun cebindeki para kimlere nasıl dağılıyor, cüret edip araştırabilen olmadı ama OECD’nin 2013 verileri Türkiye’nin gelir dağılımındaki adaletsizlikte 31 ülke arasında 29. sırayla rekor derecede kötü durumda olduğunu gösteriyor. Ne diyelim? “Ama Amerika’nın durumu bizden kötü” diye avunalım mı?
Kaynak: https://data.oecd.org/inequality/income-inequality.htm |
En kötüsü: Çocuklar eğitimi yarıda bırakıyor.
Sabancı Üniversitesinin Eğitim Reformu Girişimi tarafından açıklanan 2015-2016 raporunda, gelecekteki Türkiye hakkında en endişe verici rakam çıktı karşıma. Ülkemizde ilk ve orta öğretimdeki gençlerin üçte birinden fazlası, zorunlu eğitimin bir aşamasında okulu bırakıyor. Kız öğrencilerin %37.6’sı, erkek öğrencilerin ise %35’i okuldan ayrılıyor.Neden olabilir? Yoksulluk, eğitimin kalitesizliği, eğitimsiz iş gücüne, eğitimli çalışandan daha fazla ihtiyaç duyulması yani doktora mühendise değil de ameleye iş verecek bir ortamda yaşamamız… Belki hepsi ve fazlası.
Tüm bu rakamlar karşısında aklımdan geçeni samimiyetle söyleyeyim değerli okurlar: Türkiye için “game over” vakti yaklaşıyor. Biz kalbimiz sancıyor diyoruz, karar vericiler ayağımıza tentürdiyot sürüyor. Hakkımızda hayırlısı…
Kaynak: http://www.egitimreformugirisimi.org/sites/www.egitimreformugirisimi.org/files/EIR2015-16_ArkaPlanRaporu_OgrencilerveEgitimeErisim_YTA_0.pdf |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder