İki hafta sonra
okullar bir kez daha açılıyor. Ve ben neredeyse 15 yıldır eğitim üzerine
yazılar yazıyorum.
Öğrenci,
öğretmen, okul yönetimi, gençlik, çocuk yetiştirme, pedagoji, eğitim felsefesi,
öğretmen yetiştirme, vs. başlıkları altında bildiklerimi, 20 yıllık hocalık deneyimimde
öğrendiklerimi, merak edip araştırdıklarımı, yabancı dillerden tercüme
ettiklerimi, eğitim dünyasına bir yerinden temas eden herkesle paylaşmaya
çabalıyorum.
Hoca kartvizitimi
çekmeceye kaldırıp eğitim yazarı olarak çalışmaya başladığım ilk yıllarda
üzerinde kalem oynattığım konular, bugün ne yazık ki “dekoratif” meseleler derecesine
düştü. Deneyimli, bilgili ve cömert eğitimciler olarak bir fark
yaratabileceğimize dair başlangıçta taşıdığım umut ise yerini “umarım artık dibe
vurmuşuzdur da zemine bir tekme atıp yukarı çıkmaya başlarız” ümidine bıraktı.
Milenyumdan bu
yana eğitim sistemimiz gitgide, akbabalarca didiklenen yaralı bir ceylana benziyor.
Hala canlı, nabzı atıyor ama hayata dönme ihtimali her gaga darbesinde bir
parça daha azalmakta.
Peki, ne
yapacağız?
Ceylanı akbabaların
insafına mı terk edeceğiz?
Yalnız kendi çocuğumuza
odaklanıp, onun geleceğini kurma ve kurtarma gayretine kilitlenip büyük resmi
görmezden gelmeye mi devam edeceğiz?
Hayır.
Öncelikle, bir
tek çocuğun eğitimi ile yükümlü bir ebeveynden, binlerce çocuğun eğitiminden
sorumlu yöneticilere kadar her birimizin yapabileceği bir şeyler var. Bunda mutabık
kalalım.
Sonra eğitim
sistemimizi “hasta” eden şeyleri doğru ve açıkça belirleyelim. Teşhisi doğru
koyamazsak tedavi yerine abuk sabuk müdahalelerle yıllarımızı ziyan ederiz. Gelecek
yazıda eğitim sistemimizin temel ve büyük hastalıkları üzerinde duracağım.
Son olarak eğitimden
ekonomiye, adaletten yurt savunmasına kadar hayatın her ama HER alanında bilimsel ve rasyonel bir yaklaşımı benimsememiz gerektiği gerçeğini akılda
tutmalıyız. Reform adı altında yapılan her değişikliğin NEDEN? sorusu ile sınanması gerekir. Ve 20 milyon çocuğun kaderini
belirleyen hiç kimse “çünkü canım öyle istiyor” diye cevap veremez bu soruya.
Bu değişiklik
neden yapıldı sorusunun cevabı daima “çağın koşulları bunu gerektiriyor, çünkü…”
olmalı ve bilimsel, rasyonel, iyi ölçülmüş verilerle açıklanmalıdır.
Aksini kabul etmemeliyiz.
Unutmamalıyız ki,
biz anahtarı teslim etmezsek kimse hayatımızın direksiyonuna geçemez.
İki hafta sonra okullar
açılıyor. Yeni eğitim öğretim yılında evlatlarınıza ve “anahtar”ınıza sahip
çıkınız.
Kaynak: Kılavuz Kirpi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder