SAVAŞA ÇEYREK KALA TÜRKİYE’DE EĞİTİM


Savaşın Ayak Sesleri

Türkiye ile Rusya arasında hızlı ve emin adımlarla tırmanan gerilim korkarım ki ülkeyi savaşa sürükleyecek.
Tarihçi olarak, her iki dünya savaşından önceki durum ile güncel gelişmelerin benzerliği içimi ürpertiyor. Bir kuşak daha savaşla, ölümle, yoklukla, yıkımla tanışacak diye uykularım kaçmakta.

Zira günümüz dünyasında da tıpkı 1910’larda, 1930’larda olduğu gibi bütün melun alametler belirdi: İdeolojik radikalleşme, kitlelerin histerik nefret dalgasına kapılması, yüksek koltukların alçalan ahlakı, çıkar ve paylaşım oyunundaki tıkanma, gelir ve güç eşitsizliği…

Ne ararsanız var.
Tek belirsizlik yaklaşan kan ve pas kokusu dar bir coğrafyayı mı kaplayacak yoksa yine topyekun bir kapışmanın mı kurbanı olacağız…

Bir yandan bu ürkütücü gelecek yaklaşırken öte yandan biz yine de eğitime, aydınlık geleceğe ve gençlere yönelmek zorundayız. Çünkü dünya tarihinde bitmeyen savaş yoktur. Çünkü ihtiyarların başlattığı savaşlarda daima gençler ölür. Çünkü gençlerimizi hırstan gözü dönmüşlere yedirmemeliyiz.

Türkiye’nin Gençleri Ne Durumda?

OECD (Ekonomik İşbirliği ve Gelişme Örgütü) tarafından geçtiğimiz haftalarda yayımlanan raporda tüm üye ülkelerin eğitimdeki durumu incelendi. Türkiye’de genç nüfusun ve eğitimin durumu ile ilgili bulgular ise şöyle:

20 – 24 yaş aralığındaki nüfusun %36’sı aylak. Yani ne bir işte çalışıyor ne de bir okula kayıtlı. Başka OECD ülkelerinde bu durumdaki gençlerin oranı %18. Yani bizdekinin yarısı.

20 – 24 yaş arası kadın nüfusun ise %60’ı herhangi bir okula ya da işe gitmiyor. 2014’te Türkiye’nin genç kadınlarının 5’te 3’ü bu durumdaymış. Türkiye, iş vermediği ve okutmadığı genç kadın nüfus oranı ile 34 OECD ülkesi arasında en son sırada.

Türkiye’de öğretmen başına düşen öğrenci sayısı 20. OECD ülkeleri ortalaması ise 15, Avrupa Birliği ortalaması ise 14. Yani başka ülkelerde daha fazla öğretmen istihdam ediliyor. Oysa on binlerce genç öğretmen yıllardır atama bekliyor. Ve okullarımızda hala 120 bin öğretmen açığı yaşanıyor…

PISA testi uygulanan okul müdürlerinin verdiği bilgiye göre Türkiye’deki okulların %22’sinde fen laboratuvarı yok. Bu oran OECD ülkelerinde sadece %8.

Türkiye’deki okulların ancak %85’inde de bilgisayar laboratuvarı bulunuyor. Oysa OECD ülkelerindeki okulların %91’inde bilgisayar laboratuvarı var. Aynı verilere göre okullarımızda 45 öğrenciye 1 bilgisayar düşüyor. OECD ülkelerinde ise her 5 öğrenciye 1 bilgisayar imkânı sağlanıyor. Belirtmeden geçemeyelim, bu rakamlar sadece 15 yaş grubu öğrencilerin okulda bilgisayara erişimi hakkında.

Yine PISA çağındaki (15 yaşındaki) öğrencilerimizin %63’ü okulda gün boyu internet erişimine sahip değil. OECD ülkelerindeki 15 yaş grubunun ise ancak %36’sı internetsiz okullara devam ediyor.

Aslında Türkiye’de eğitimin bütçe içindeki payı artmakta. Örneğin 2006’da bütçenin %2’si eğitime ayrılırken 2014’te bütçenin %3,2’si eğitime aktarılmış. Tam buna sevinecekken kendimizi, kendimizle değil dünya ile ölçtüğümüzde ortaya çıkan rakam, eğitimdeki geri kalmışlığımızı ortaya koyuyor: Türkiye’nin öğrenci başına yıllık harcaması 3.000 USD civarındayken OECD ülkeleri ortalaması 7.500 USD’ın üzerinde.

Savaşa Girmeyelim. Eğitime Girelim, İşe Girelim!

Türkiye eğitim veremediği, iş veremediği genç nüfusunu bir savaşta kırmak mı isteyecek yoksa dünya ölçeğinde rekabet edebilecek donanıma sahip bir nesil yetiştirmek için kaynaklarını eğitime mi seferber edecek?

Soru budur.
Cevabı hep birlikte göreceğiz.
Umarım bir on yıl sonra bugünün gençlerinin yüzüne bakmaktan utanmayacak halde oluruz.



Kaynak: Kılavuz Kirpi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder